İZMİR
Başbakan Binali Yıldırım’ın Amasya ve Bayburt mitinglerini izlemiştim. Batı cephesindeki durumu yakından görmek için İzmir’e geldim..
Bu arada, “Evet”ten şüphemiz olmadığına göre, elimizi çabuk tutarsak belki denize dökülecek düzgün bir yer buluruz diye düşündüm:)
Hatta ne olur ne olmaz; “GDO’lu Bozkurt”lar mesaiye erken başlar diye tedbir aldım, sosyal medyadan “İzmir’e gidiyorum, dönmezsem beni denizde arayın” diye duyuru yaptım:)
Neyse, kamyonculardan ödünç aldığımız, “Kaderimse çekerim” ifadesiyle bu konuyu kapatalım, günün nabzını tutalım.
Dün İzmir’de Menemen, Karşıyaka ve Karabağlar’da temel atma, açılış ve mitingler vardı.
Coşkuya bakılırsa İzmir’de çok şey değişmiş gibi görünüyor ama rahmetli Osman Bölükbaşı’nın dediği gibi kalabalıklara bakarak sandık tahmininde bulunmak hiç doğru olmaz.
Berberin dediği gibi 16 Nisan akşamı saçlar öne düşecek, rengi yakından görülecek.
Bu arada İzmir asıl, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım’ın birlikte katılacağı 9 Nisan’daki büyük gövde gösterisine hazırlanıyor.
Densize haddini bildirin
Dediğimiz gibi İzmir’de ana konu, CHP’lilerin “Evet”çilerin denize dökülmesi muhabbeti.
İzmir’liler denize girmek için 16 Nisan’ı bekliyormuş!
Başbakan Yıldırım, “İzmir düşmanı denize döktü. Ama bir densiz çıkmış, ’Evet’ diyenleri denize dökeceğiz diyor. İzmir o densizlere asıl cevabı 16 Nisan’da verecek” dediğinde milletin öfkesi kükredi kalabalıktan.
Kendisi gibi düşünmeyenlere, işgalci Yunan askeri muamelesi yapılması milleti çok kızdırmış.
Başbakan Yıldırım’ın, “İzmir vatanseverleri değil, FETÖ’yü, PKK’yı denize döker” ifadeleri, milyonların tercümanı oldu.
O çirkin sözlerin sahibi olan Hüsnü Bozkurt’un, “Sözlerim çarpıtıldı” manevrası milleti daha da kızdırmış, “Bir daha dolduruşa gelip arkasında duramayacağın sözü söyleme” diyorlar.
Söz mü suçlu, söyleyen mi?
Kılıçdaroğlu’nun, “Bu sözler kabul edilemez” şeklinde geçiştirmeye çalışması, halka enayi muamelesi yapmaktır. Gerçekten kabul etmiyorsa gereğini yapmalıdır.
Kılıçdaroğlu’nun tek baş ağrısı deniz tutkunu vekilleri de değil.
İtinayla sürdürdüğü “Kontrollü algı operasyonu”ndaki bir anlık gafleti, başına epeyce iş açmışa benziyor.
15 Temmuz’dan itibaren bir kere olsun “Bu hıyanet girişimi FETÖ hainlerinin işidir” diyememesinin izahı beklenirken, tam aksine o hainleri perdelemeye kalkması halkta infiale sebep olmuş.
Bu FETÖ ağzı, milleti çok incitmiş.
İnanın bu “Kontrollü darbe” safsatasını, her vatandaş farklı çürütüyor. Kimi, “Madem senaryo, o kadar FETÖ’cü neden aşağılık bir biçimde kaçıyor” diyor, kimi, “Uyduruk olduğunu 17 Temmuz’da duymuş da niye Yenikapı’ya gidip ikiyüzlülük yapmış” diyor.
Hele şehit yakınlarımız…
Şehitlerimiz hepimizin kutsalıdır ama ateş düştüğü yeri yakar.
Hain darbeye “danışıklı dövüş” diyerek aşağılık katilleri kollaması bu kardeşlerimizi çok kızdırmış.
“Zerre kadar ciddiyeti ve cesareti varsa karşımıza çıkıp bizim canlarımızın nasıl bir ’Kontrollü darbe’ ile heba olduğunu anlatsın” diyorlar.
Buyrun Sayın Kılıçdaroğlu, şehit yakınları sizi bekliyor...