Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Sadi Güven, ‘seçim güvenliği’ne yönelik iddialar üzerine açıklama yaptı: “Mükerrer seçmen yok, sahte seçmen yok, 'sahte oy pusulası kullanıldı' diye bir iddia yok. Bunlar yokken, daha seçim başlamadan seçim güvenliği üzerinde tartışma yapmak doğru değil.”
Güven, siyasi partilere de önemli bir çağrı yaptı: “Sandıklara üye gönderin, bu çok daha sağlıklı olur.”
Bu çağrı,‘güvenlik sorunu’ algısı oluşturma çabasını da deşifre ediyor.
Zira Türkiye’de seçimleri YSK yapmaz, ‘siyasi partiler’ yapar.
YSK, seçimlerin genel yönetim ve yargısal denetimini sağlar.
Sandık Kurulları’nda parti temsilcileri bulunur.
Ayrıca her parti her sandığın başında ‘sandık müşahitleri’ bulundurur.
Yine her parti, sandık çevrelerinde, ‘güvenlik görevlilerinin giremediği’ sınırların içinde partilileri tutar.
Sondan başlarsak;
Sandık çevresindeki partililer, oy vermeye gelen vatandaşlar üzerinde baskı, tehdit veya propaganda yapılmasına karşı bir denetim görevi üstlenir. Yani her parti diğerini veya dışarıdan müdahaleyi denetler.
Müşahitler, sandık başında olası yönlendirme, baskı, tehdit veya başka şekillerde oy kullanımına müdahale anlamına gelebilecek girişimleri; ayrıca oy sayım işleminde olası kasıtlı veya hatalı sayımları tutanak altına alır.
Sandık Kurulu üyeleri, oy pusulaları ve zarfların‘gerçek’ olmasından,‘mühürlenmesinden’; sandık kabininin gizliliğe uygun yapılmasından; seçmenlerin kimlik bilgilerinin kontrolünden; oy verme sırasında seçmenin iradesine yönelik bir etki olmamasından; oy sayımı ve kayıtların doğru yapılmasından sorumludur.
Zarflara veya pusulalara mühür vurulmadıysa, bu bütün partilerin ‘ittifakıyla’ yapılabilir!
İhmal sonucu bu durum ortaya çıkarsa, mühürsüz zarf ve pusulaların ‘sahte’ olup olmadığına da Kurul’daki parti temsilcileri karar verir.
Son yasal düzelmeme,‘sahtecilik’ yoksa seçmen iradesinin ‘yok’ sayılmasını önlüyor.
Sandık güvenliği, seçmen güvenliği, oy verme, sayım ve kayıt işlemleri ‘tamamen’ siyasi parti temsilcilerinin işlem ve gözetiminde sağlanır.
Siyasi parti temsilcileri, oy sayımı sonrasında tutulan kayıtları‘anlık’ olarak parti genel merkezlerine geçer ve genellikle partiler YSK açıklamasından önce seçim sonuçlarını öğrenirler.
Bu, ‘sonuçların önceden planlandığı’ anlamına gelmez.
Zira YSK, bütün sandıkların sayım ve kayıt işlemleri tamamlanıp, kontrolleri sağlandıktan sonra sonuçları açıklar.
Özetle; Sandık Kurulu başkanının bir devlet memuru olması sonucu değiştirecek bir yetkiye sahip olduğu anlamına gelmez.
Oyların sandıktan çıkarılıp okunması ve kağıda dökülmesine, Sandık Kurulu üyeleri ve parti müşahitleri ‘şahitlik’ eder.
Başkan veya herhangi bir Sandık Kurulu üyesinin bir parti lehine veya aleyhine herhangi bir girişimde bulunması, diğer partilerden gelen üyelerin kontrolü nedeniyle mümkün değildir.
Sayılıp kayda geçmiş oyların çuvallarla YSK’ya gönderilmesi sırasında‘çalındığı’ veya ‘değiştirildiği’ iddiaları da geçersizdir.
Zira oy sayım ve kayıt sırasında ‘bütün’ siyasi parti temsilcileri ve gözlemciler‘aynı kaynaktan’ kayıt alırlar.
Ayrıca oy çuvalları da YSK’ya teslim edilene kadar yine parti temsilcileri tarafından takip edilir.
‘Oylar çalınacak’ diyen parti ancak kendini‘ihbar’ ediyor olabilir!
***
Peki seçim güvenliği ile ilgili hiç mi ‘endişe kaynağı’ yok?
Var.
Önceki seçimlerde sıkça görülen ‘PKK terör örgütünün sandığa ve seçmene müdahalesi’ tehlikesi geçmiş değil.
Örgütün HDP lehine köylerde seçmenlere baskı yaptığı;
Bu partiye oy vermeyeceği düşünülen ailelerin sandığa gitmemeleri için tehdit edildiği;
Diğer partilerin temsilci ve müşahitlerinin yerine de örgüt elemanlarının yerleştirildiği;
Böylece sandıkta oyların büyük ölçüde belirlendiği; belli parti dışındakilere verilen oyların da değiştirildiğine ilişkin raporlar devletin arşivlerinde.
Bunu önlemek için özellikle doğu ve güneydoğuda bazı küçük yerleşim birimlerindeki sandıklar il ve ilçe merkezlerinde ‘birleştirildi’.
Ancak hala bir ‘tehdit’ var:
Köylerden sandık başına gidecek kişilerin seçim günü ‘yol güvenliği’ üzerinde çalışılıyor.
***
Cuma yazımda, AK Parti’de aralarında bazı bakanların da olduğu‘3 dönemlik’ milletvekillerinin aday olmayacaklarını yazmıştım. Ancak hafta sonu Genel Merkez ‘herkesin başvurmasını’ istedi. Vekilleri ‘sözlerinden caymakla’ suçlamayın.