Secde, kulun Yaratıcısına en yakın olduğu anın ismidir. Orada perde aralanır ve kişi Rabbiyle ama sadece ve sadece Rabbiyle baş başadır. Alnımızın yere değişindeki tevazu, boyun büküş, içten yakarışların yol açtığı yakinlik ile secde, kulun en mahrem menzilidir. Secdedeki kul, Rabbiyle hem hâldir çünkü.
Secde odaktır, iki kaşınızın arasından şimşek hızıyla geçen duaların saplandığı hedef makamıdır. Secdede, Rabbe kavuşma umudu ve gayesi vardır. Bu yüzden secde, ibadetlerin en yüksek derecesinde durur. Orası, Rabbimizin tesbih ve tenzih edilme mekânıdır. "Subhane Rabbiy'el-Âla" deriz secdelerimizde, yani; Yüce olan Rabbim her türlü noksan sıfatlardan uzaktır diyerek Onun, tekrar edilemez ve benzersiz yüceliğini överiz. Secdelerimiz, sonsuzluk denizinin kıyısında başlar. O yere alın sürmüş parmak uçlarında, o sonsuz denizin titreşimleriyle gözlerimiz yaşarır. Yüce Allah'ın kudretini haşyetle hissettiğimiz andır o an... Secde, tabi olmaktır Allah'a, Allah tealanın haşmetli, yüceliğini takdis etmektir. Takdis ederek, bir rabıtaya, bir sefere durmaktır. Secdelerinde, Allaha sefer eder Müminler...
Secde, yalnızlığımızdır. Kimsenin bizi anlamadığı demlerde, kimsenin bize hak vermediği anlarda, kimsenin bizi fark etmediği vakitlerde, kimsenin bizi merak etmediği lahzalarda... Bizi bir işitenin, bizi bir görenin, bizi bir gözetenin, bize mukayyet olanın, kimsenin bilmediği gözyaşımızı, iç çekişimizi görenin yüce Allah olduğunu biliriz. Kul, kulluğunu bilir ve anlar secdede...
Secde, ziyarettir Rabbimizi... İnsanın bentlerinden kurtularak, aşkınlaştığı, bir yere varmak, bir şeye ulaşmak, bir menzile dâhil olmak ümidini yeşertip, kökleştirdiği yerdir secde. Kulluk ağacının toprağıdır, köküdür secde. Alnımıza vurulmuş sevda mührüdür secdelerimiz...
Secdelerimiz bizim alın yazılarımızı saklayan tanıklardır. Secdelerimiz bizim hasret şahitlerimizdir. Secdelerimiz bizim özür, nedamet, şükür, hamd ve hayret mahremimizdir...
Bu yüzden kıdemlidir, yüksektir, saygıya değerdir secde halindeki insan. Secde edene yılan bile dokunmazmış... Dedik ya secdelerimizi kimsenin itibarsızlaştırmaya hakkı yoktur...
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir seccade üzerinde ayakkabılı haldeyken çekilmiş fotoğrafı, büyük tartışmalara yol açtı. Anadolu insanının böylesi bir vaveyla koparması normaldir. Çünkü Çinli veya Hint değildir o, Müslümandır, irfanı gereği seccade, secde makamı olarak muhteremdir. Neyse ki hemen ardından bir özür geldi, lakin o arada seccadeye ayakkabıyla basılmasını canhıraş şekilde savunan eski muhafazakârlar, neredeyse secde-seccade bahsini unutturdu herkese. Kılıçdaroğlu ayağının altındaki seccadeyi fark etmemiş olabilir veya böyle bir kültürel geleneğin içinde yetişmediği için (acaba uzayda mı yetişti, o da ayrı konu) o seccadeden bihaber de olabilir... Ama ya onu 'mücahid' ilan edenler? Ya Ayasofya'nın açılması da nedir ki, başörtüsü yasakları kalktı da ne oldu ki diyerek, kazanılan her hakkı yadsıyanlar? Onlara ne demeli?
Gözleri vardır, görmezler. Kulakları vardır, işitmezler. Kalplerinde aşılması güç bir mühür vardır ki anlayışsızlık onların ellerini, kollarını, akıllarını, kalplerini esir almıştır.
Bir de hasbelkader eskiden bir şekilde – sanırım yoksul oldukları için - muhafazakâr kesimin içinde yer almış, ardından kısa yoldan zengin olmanın yollarını ararken, yaptıkları yolsuzluklar ve ahlaki sıkıntılar yüzünden muhafazakâr kesimden dışlanmış kişiler var ki! Tahammülfersa şirretlikleriyle, seccadeye ayakkabıyla basanı bile geçtiler... Ne varmış ki seccadede? O bir bez parçasıymış... Kim diyormuş ki seccade kutsaldır diye? Söylemedikleri saçmalıklar, devirmedikleri çamlar kalmadı... Tam bir şirretlik resmi çizdiler. Bunlar müflis tiplerdir.
Seccade de tıpkı başörtüsü gibi, madde itibariyle bez olabilirler, ama mütedeyyin insanın itikat âleminde anlam değeri olan nesnelerdir. Yani hem örtü, hem seccade, aslında Allah'a kulluk ile yani ibadetle ilgilidir. Bu yüzden değerlidir. Cami de taştır, Kâbe'de tuğladandır. Ama bizim anlamlar dünyamızda, o taşların değeri çok büyüktür...
Seccadeye ayakkabıyla basanları meşru kılabilmek adına, Allah'a secde mekânı olan seccadeyi aşağılamak, aslında müminlere yönelik açık bir saldırıdır... Ne yazık ki bu saldırıda, Tayyip Erdoğan karşıtlığı paranoyasına kapılmış güya mütedeyyin kişiler büyük oyun içine düştüler... Bir seccadeyi ayakkabısıyla çiğneyen 'Mücahit Kılıçdaroğlu'na bakıyorum, bir de onunla saf tutan başı örtülü, sakallı insanlara. Tam bir oksimoron. Tam bir çöküş.
Kızgınlığım niçin bazı kişilerin CHP'yle aynı çatı altına girdiği ile ilgili değil. Herkes istediği partiyi tutmakta serbesttir. Kızgınlığım, o çatı altına girdikten sonra mütedeyyin kesimin inançlarını hor görmelerine, kutsallarımızı hırpalamaya kalkmalarına! Yeter! Kıt aklınla bizimle daha fazla uğraşma.