Sokakların ateşe verildiği, Yasin Börü, arkadaşları ve 51 kişinin katledildiği 7-8 Ekim olaylarının azmettiricilerinden Selahattin Demirtaş'ın sosyal medya paylaşımlarını gören kendisini BM iyi niyet elçisi sanır. Nasıl insan canlısı, nasıl şiddeti kategorik olarak reddeden bir barış yanlısı aktivist pozlarında, inanamazsınız. Kobani olaylarından yargılanmadığını beyan ederek kendini temize de çıkarmış bu arada.
Seçim yarışının adaletsizliğinden dem vuruyor. Ödeneği vergilerden temin edilen TRT'de neden Demirtaş ve HDP'den bahsedilmiyor diye sorguluyor. Bunun seçimin adaletsizliğinin göstergesi olduğunu iddia ediyor.
PKK'nın hizmetine sunduğunuz belediyelerin iş makineleri kimin vergileriyle alınmıştı acaba? Çalışanlar üzerinden PKK'ya aktardığınız hazine yardımı kimin vergileriydi acaba?
"PKK sizi tükürüğüyle boğar" lafını eden vekiliniz acaba kimin vergileriyle maaş alıyordu? Gençleri canlı bomba olmaya teşvik eden, "Biz sırtımızı PYD'ye YPG'ye, YPJ'ye dayıyoruz" diyen MLKP'li eş başkanınızın maaşı kimin vergileriyle ödeniyordu acaba? Ya partinizin aldığı seçim yardımı?
"Siyasete imkan tanıyalım, PKK'yı el birliği ile silah bırakmaya zorlayalım" denilen süreçte bunun gereğini yapmak yerine Diyarbakır'ı, Mardin'i, Şırnak'ı, Hakkari'yi PKK'nın cephesi haline getirirken düşünecektiniz bunları. Belediye imkanlarıyla desteklediğiniz dernekler üzerinden gençleri dağa hazırlarken düşünecektiniz. ABD'nin verdiği silahlarla Türkiye'yi Suriyeleştirme planları yaparken düşünecektiniz.
"Uluslararası toplumdaki itibarım" diyorsunuz... O şey, Batı'nın Türkiye düşmanlığı sadece. Siz de o düşmanlığın bir aracı olduğunuz için itibar görüyorsunuz.
Eşinizin de dahil olduğu tiyatroyu devam ettirebilirsiniz tabii, "Beni tutuklayabilirsiniz ama dışarıda on binlerce Demirtaş var" hamasetiyle kendinizi kandırabilirsiniz... Ama artık bilmelisiniz, arkasına terör örgütlerini alarak siyaset yapanlara ne hukuk ne toplum geçit verir bundan sonra. "Çiçek çocuk" pozlarınızla kimseyi kandıramıyorsunuz, bilin isterim. HDP'yi Meclis'e sokmak gayreti içindeki karşıt ittifakın üyeleri de bunu iyi düşünmeli.
***
Terör örgütlerine adam devşirmek ve rahat faaliyet yürütmek adına kurulmuş sol partiler üzerinden oluşturmaya çalıştığınız imaj ne sizin ne de o sol örgütlerin elindeki kanı temizleyebilir.
Ve şu anda tutuklu olmasaydınız da bu değişmezdi.
Her şey gözümüzün önünde gerçekleşti. 7 Haziran seçimlerinden sonra başlayan kabusu hep birlikte yaşadık. PKK'nın Nusaybin'de açtığı tünellerden sokulan silahlardan, Hendek teröründe verdiğimiz her şehitten, hatta ve hatta PKK saflarında ölen Kürt gençlerinden de siz sorumlusunuz. İsteseniz HDP'yi bu yıkımın peşine takmamayı başarabilirdiniz. Uluslararası toplumda itibarlısınız ya hani, Berlin'deki, Brüksel'deki, Paris'teki dostlarınızdan yardım isteyebilirdiniz; PKK ile parti arasına mesafe koymanız gerektiği konusunda.
Hiçbir şey yapamıyorsanız sineyi millete dönebilirdiniz. Devletten de sizi PKK'ya karşı korumasını isteyebilirdiniz.
Sadece Sur'da 80'den fazla şehit verdik. Dünyanın neresinde görülmüştür, egemen bir ülkede bir silahlı örgüt belli bir bölgeyi kontrolü altına alacak, hendekler kazacak, patlayıcılar yerleştirecek, halkı rehin almaya kalkacak, bölgenin gençlerini de sözde "bağımsızlık-özgürlük savaşı bu" diyerek çatışmaya sokacak ve buna siyaseten ve lojistik destek veren bir parti ve üyeleri hala adli soruşturma geçirmeyecek ve toplum nazarında itibarlı olacak.
İtibarlı olduğunuzu varsaydığınız uluslararası toplumun herhangi bir ülkesinde, Türkiye'de yol açtığınız terör ve felaketlerin 10'da biri yaşansaydı değil bir kaçınızın tutuklu olması HDP, DTK, DBP, YDGH hiçbirinin ne adı ne sanı ne de tabelası kalırdı ortalarda.
Yani diyeceğim o ki yakınmayı bırakın, saz çaldığınız ve kıymetini bilmediğiniz eski günlere sayın...