Günlerdir izlediğimiz tek kişilik Acem tiyatrosunun açılış sahnesini hatırlıyor musunuz?
Üzerine 17 Aralık operasyonu bina edilen Rıza Sarraf 28 Şubat’ta serbest bırakıldı ama FETÖ peşini bırakmadı.
Zira bu örgüt, operasyon üzerine operasyon bina eder ve kurbanlarının ölüsünü bile kullanır.
Nitekim, “rüşvetçi” diye ifşa ettikleri Sarraf’a bu sefer de “kurtarıcı” gibi yaklaşarak operasyonu sürdürdüler.
İran’daki ortağı Babek Zencani ile aynı akıbetin kendisini de beklediğini söyleyip Sarraf’ı işbirliğine zorladılar.
Özellikle ABD Konsolosluğundaki FETÖ’cü Metin Topuz ile olan görüşmeleri, bugünkü tablonun şifresidir.
Zira Yakup Saygılı ve Yasin Topçu ile New York Savcısına bilgi aktardıklarını da itiraf Metin Topuz, Halkbank üzerinden yapılmak istenen operasyonun kilit isimlerindendir.
Bilahare Dubai’deki pazarlıklarla işin ABD etabı da netleştirildi ve Sarraf’a garanti verildi.
Derken, ortağı Zencani’nin 6 Mart 2016’da idama mahkum edilmesi katalizör etkisi yaptı ve Sarraf hemen valizini hazırlayarak 19 Mart günü Miami’ye tatile çıktı!
Kuşu kim uçurdu?
Burada biraz duralım…
Sarraf gibi kullanışlı bir malzeme neden bu kadar başıboş bırakılır, bu pazarlıklar neden izlenmez?
Kıbrıs çıkarması için “Ayşe tatile çıksın” parolasını kullanan devlet hafızası, “Sarraf’ın tatile çıkması” numarasını nasıl bu kadar kolay yutar ve kozları ABD’ye teslim eder?
İhanet buradan başlamıştır, sorumluları bulunmalıdır.
***
Operasyonun ABD aşamasında, öfkesinin esiri olan, FETÖ kumpaslarından medet umacak kadar küçülen; zavallı bir Amerika izledik.
Hele Sarraf’ın, “Kurtulmak için yalan söylediğini” itiraf etmesinden sonra bu kumpas çökmüştür, çıkacak kararın hiçbir anlamı yoktur.
***
Ama bu dava burada bitmemelidir.
Bir kere, “Erdoğan para kaçırdı” palavralarıyla New York’taki FETÖ kumpasına Ankara’dan destek veren Kılıçdaroğlu’nun peşi bırakılmamalı, zamanlamanın ne anlama geldiğine dikkat edilmeli ve Sarrafvari yalancı şahitliğin hesabı sorulmalıdır.
15 Temmuz için hazırlık…
Bu dava, 15 Temmuz’un asıl mimarının derin Amerika olduğunun da itirafıdır.
17 Aralık 2013 sabahı ABD Büyükelçisi Ricciardone’nin AB’li meslektaşlarına, “Bir imparatorluğun çöküşünü izleyeceksiniz” diye hava atması ve Hürriyet Gazetesinin, bakanların rüşvet alması gibi çok cazip(!) bir konu dururken bir hafta boyunca attığı Sarraf manşetlerinin, New York’taki tiyatroya platform yapılması, bu davanın köklerinin nerelere uzandığını göstermektedir.
Sarraf operasyonu 17/25 meşrulaştıracak ve 15 Temmuz’a da hukuki dayanak olacaktı!
19 Mart’ta Amerika’ya götürülen Sarraf 4 ay boyunca “olgunlaştırılacak” ve 15 Temmuz’un hemen sonrasında, “devrik iktidarın yolsuzluklarını”(!), FETÖ kumpasları eşliğinde çarşaf çarşaf ifşa edecekti.
Böylece darbeci Amerika’nın bize ne kadar büyük bir iyilik yaptığı ortaya çıkarılacaktı!
Bugün Dubai’ye yerleşme planları yapan Sarraf, o zaman FETÖ’cü firarilerle birlikte birer kahraman olarak dönecekti.
Tabi eş zamanlı olarak, Türkiye’de de Kılıçdaroğlu öncülüğündeki “hesapçılar” Erdoğan ve ailesinin yurtdışına gönderdiği paraları(!) gülümseyerek anlatacaktı. Bu müflis siyasetçi, bunun provasını 19 Mart 2014 günü FETÖ’nün kanalında yapmıştı zaten.
Serseri kurşuna döndü
15 Temmuz fiyaskosu bu davanın da motivasyonunu bozmuş, nereye gideceği belli olmayan bir serseri kurşuna döndürmüştür.
Ama, müttefikini terör örgütleriyle aldatan ABD’nin ne yaptığı hiç önemli değil.
Hatta, “gelişmiş batı”nın ne kadar alçalabileceğinin görülmesi bakımından hayra vesile olabilir.
Ama hâlâ, “Türkiye, Zarrab Davası’na hukuki olarak yaklaşmalı” muhabbeti yapan medya gruplarına, “Yolsuzlukları yargılayalım” diyerek FETÖ değirmenine su taşıyan erdem tacirlerine dikkat etmelidir.