"Olaylar 1984 yılında patlak verdiğinde, istihbarat örgütlerinin hazırlıksız yakalandıkları, olan bitene teşhis koyamadıkları kesindi. Zamanın Başbakanından başlayarak tavandan tabana doğru sürdü şaşkınlık. Bu teşhis hatalarının en önemlisi, ortalığı kana bulayan örgütün kimliği ve niteliğine yönelikti. Bu örgüte bilinen askeri kuvvetlerle karşı çıkmak ve başarılı olmak mümkün değildi. PKK hareketi cumhuriyetin ilk yıllarındaki Kürt isyanlarına hiç benzemiyordu. Ne yazık ki bu gerçek uzun süre kabul edilemedi..." (M. Ali KışlalıGüneydoğu)
Tek parti döneminin Umum Müfettişlikleri o günlere göre yeniden düzenlenerek kuruldu. Olağanüstü Hal Bölge Valiliği 1987'de kuruldu ve Türkiye 1930'ların hiç de başarılı olmamış yöntemlerine sarıldı bir kez daha.. Bölge Valiliğine ilk atanan kişi emniyet kökenli Hayri Kozakçıoğlu'ydu. Sonraları Kozakçıoğlu, dönemin genel havasını ve soruna yaklaşımda yapılan hataları şöyle değerlendirecekti:
"Biz demokrasi ve insan hakları konusunda söz söyleyen, yazı yazan fikir sahipleriyle teröristleri aynı kefeye koyduk! Bu çok büyük bir hataydı.."
Türkiye 1980'li yıllarda önce olayı küçümsemiş daha sonra da asker/polis işbirliğiyle bitirmeye çalışmıştı. Olaylar üzerinde ciddi bir çalışma yapılmamıştı. Bu savaşımı yürütmek için gerekli donanım, bilgi ve teçhizattan yoksun TSK, ilk yıllarda önemli kayıplar verdi. Derken Birinci Körfez Savaşı, Irak'ın kuzeyinde yaşanan karmaşa ve istikrarsızlık, örgütün ağır silahlar elde etmesine yol açtı. Bu da PKK'nın özgüven kazanmasına neden oldu tabii...
Aslında doğu sorununa yönelik iki temel yaklaşımdan söz etmek mümkündür. İsmet İnönü'nün başını çektiği güvenliğe dayalı yaklaşım ve Kazım Karabekir'le başlayan Celal Bayar'ın geliştirdiği sivil yaklaşım. İnönü Kürt sorununu "askeri önlemler, zorunlu iskan, bir potada eritme (asimilasyon) ve Türkleştirme" siyasetiyle çözeceğini düşünmüştür. Celal Bayar'sa devletle vatandaşlar arasındaki engellerin kaldırılmasını, soruna "devlet baba şefkatiyle" yaklaşılması gerektiğini savunur. İnönü'cüler halkın zorla Batıya sürülmesini, düzene bağlı kişilerin de onların yerine yerleştirilmesini ister. Bayar'cılar askeri tedbirlerin, sürgünün çözüm olmayacığını söyler. Ülke birçok alanda olduğu gibi sıkı devletçilikle serbestlik yanlısı uygulamalar arasında gidip gelmiştir. Bayar'ın barışçı ve birleştirici yaklaşımı yavaş da olsa, Doğu Sorununa çözüm getirmek üzereyken 27 Mayıs darbesi her şeyi alt üst eder. Tek Parti döneminde hazırlanan bütün raporlar "çok gizli" ya da "kişiye özel" damgasını taşır, dolayısıyla çok az kişiye ulaşmıştır. Yani millet devletin Kürt sorunuyla ilgili ne düşündüğünü, ne yapmayı tasarladığını bilmez, öğrenemez de...
(Yarın: Demokratik Açılım)