Sarımsak değerli bir lezzet ustası olmasının yanı sıra gerçek bir sağlık savaşçısı olarak bilinir. Yürütülen bilimsel araştırmalarda sarımsak özütünün mikroorganizmalara karşı (antimikrobiyal), kanserlerde (antikanser), bağışıklığın düzenlenmesinde (immünomodülatör), astımda (antiastmatik) etkileri bulunduğu gösterilmiş. Ayrıca bağırsaktaki yararlı bakterilerin gelişimi için uygun ortam sağladığı (prebiyotik) bildiriliyor. İnsan çalışmaları ile yüksek tansiyon hastalarında kan basıncını düşürdüğü gösterilmiş. Klinik araştırmaların sonuçları ile ilgili yorumlarda (Cochrane) kalp hastalıklarına bağlı ölümleri azaltabileceği, kolon kanseri riskini düşürebileceği ileri sürülüyor.
Sarımsağın halk arasında çok bilinen bir diğer özelliği ise kan şekerini düşürmesi. Yeni yayımlanan bir değerlendirme çalışmasında sarımsağın şeker hastalarında (tip-2) etkisini araştıran son 10 yılda yayımlanmış 226 çalışma tespit edilmiş. Bu çalışmalardan bilimsel kalite bakımından yeterli bulunan on yayın istatiksel olarak değerlendirilmiş. Çalışmada kan şekerini düşürücü etkisinin 1-2 hafta içerisinde belirgin bir seviyeye eriştiği, ancak yüksek kolesterol ve lipit seviyeleri üzerinde etkisinin görülebilmesi için en az üç ay süre ile kullanılması gerektiği sonucuna varılmış. Kan lipit seviyesinin kontrolü şeker hastalarında başlıca sorunlardan biri olduğu biliniyor. Bu bakımdan sarmısağın şeker hastalarında yararını iki yönlü olarak değerlendirmek yerinde olur.
Sarımsağın hızlı etkisi artan insülin salgılanması ve pankreastaki beta hücrelerini artırması şeklinde açıklanıyor. Zaten bol sarmısaklı bir cacık yediğimizde kan şekerimiz düştüğünden uykumuz gelir; yani sarımsağın kan şekerini düşürücü etkisi kısa sürede görülebiliyor. Araştırmacılar sarımsağın tip-2 şeker hastalarında kan şekeri kontrolünde tek başına yeterli etki gösteremeyeceğini, ancak ilaçları ile birlikte kullanılması ile daha belirgin sonuç alınabileceğini bildiriyor. Burada dikkatinizi çekmek istediğim husus, mutlaka kullanılan şeker ilacının miktarının uygun şekilde ayarlanması. Aksi takdirde kan şekerinde aşırı düşme görülebilir. Çalışmada sarımsak kullanımının güvenilirliği de değerlendirilmiş. Şikayet oranı yüzde 1,63; midesi hassas olanlarda hafif yanma hissi başlıca şikayet olarak verilmiş.
Burada sorulacak soru “Hangi sarımsak?” Çünkü bu çalışmaların hiç birisinde bildiğimiz taze sarımsak dişleri kullanılmamış. Zaten taze sarımsak ile bekletilmiş sarımsağın etkileri arasında büyük farklılık görülebilmektedir. Sarımsak tozu (60 dereceden düşük sıcaklıkta kurutulup toz edilerek), sulu sarımsak homojenatı, yaşlandırılmış sarımsak ekstresi (yüzde 15-20’lik alkolde 20 ay bekletilerek), sarımsak yağı (buhar distilasyonu ile). Etkili olduğu bilinen bileşeni olan “allisin” sarımsakta doğrudan bulunmuyor; içinde bulunan allin sarımsağı ezince allinaz enzimi ile temasa geçtiğinde allisine dönüşüyor. Ancak yukarıda bahsettiğim ürünlerde farklı bileşenler meydana geliyor. Yaşlanmış sarımsakta alliksin, sallilsistein, selenyum bulunurken; sarımsak yağında diallil, allil metil ve dimetil mono/hekza sülfitleri karışım halinde taşıyor.