Samimiyeti TDK “içtenlik”, Hz. Mevlana ise “Olduğu gibi görünmek, veya göründüğü gibi olmak” diye tarif ediyor ama tanımı bir tarafa, bence iletişimde sonucu belirleyen haslettir.
Samimiyetsizlik ise zannedilenin aksine; başkalarını değil, kendini kandırmaktır.
Zira samimiyetsizler, iç dünyalarında “özenle” kurdukları entrikaları, karşıdakilerin anlamadığını zanneder ama aslında bunu kendileri söyler.
Çünkü, gözler asla yalan söyleyemez…
***
İletişimin ve güya medeniyetin zirve yaptığı ama aynı zamanda sömürü ve zulmün de rekor kırdığı bir çağı yaşıyoruz.
“Globalleşme” hayalleri, sadece kötülerin dünyayı kuşattığı bir kâbus olarak çıktı karşımıza.
İşte bu “küresel” çürümenin mikrobu “samimiyetsizlik”tir.
Katili masum yapanlar
Mısır’da darbe yapan, kanlı koltuğunu korumak için de her gün onlarca genci asan bir katili “demokrasi kahramanı” ilan edip kırmızı halılarda yürütmek, samimiyetsizliktir.
Bin kilometrelik sınırımızı teröristlerle çevirip, Ankara’da, İstanbul’da toplu katliam yaptıran Amerika, gözümüzün içine baka baka “Biz PKK’yı terörle mücadele için destekliyoruz” diyor.
Rekabet, mücadele hatta savaşlar, bu samimiyetsizliğin gerekçesi olamaz.
“Çok verimli (!)” geçen toplantılar sonrasında, “terörle mücadelede tam mutabakat (!)” açıklamaları yapılıyor ama sonrasında daha fazla can yakılıyor.
Eski çağlarda bile devlet yöneticileri böyle seviyesizlikler yapmazdı.
Bugün İslam coğrafyasının başındaki en büyük bela, Müslümanların; dışarıdan ve içeriden maruz kaldığı“samimiyetsizlik”lerdir.
Bizim de başımızın belası
40 yıl boyunca herkesi “İslam’a hizmet ediyoruz” diye kandıran FETÖ mankurtları, kendi eşine, anne-babasına bile takıyye yapan samimiyetsizlik abideleridir.
FETÖ bu mikrobu, maalesef ilişki kurduğu kişi ve kurumlara da bulaştırdı.
2009-2011 yıllarında partileri ele geçirmeye çalışan FETÖ’ye, AK Parti ve MHP; en azından kaptan köşkünü kaptırmamayı başardı ama CHP, kaptanını kumpasa kurban vermekle kalmadı, yönetimini de “FETÖ kayyumu”na kaptırdı.
Başaramasa da koltuğunu koruma taktikleri alan bu kayyuma, siyasette başarılı olması için devletten sızdırılan kopyalarla, provokatif dosyalarla, özel kumpaslarla yoğun destek verildi, neticeye ulaşmak için her yolu mubah sayması söylendi.
O da PKK’dan SP’ye kadar Erdoğan’a düşman kim varsa hepsiyle omuz omuza verdi.
Ama bütün bunlara rağmen, koltuğunu korumadaki başarısını seçimlerde gösteremedi.
Neden acaba?
Millet samimiyet ister
Çünkü, siyasi diktatörlük için sonuç veren FETÖ taktikleri, millette işe yaramıyordu.
Çünkü millet, ağızdan çıkanlara değil, kalpten yansıyanlara göre karar veriyordu.
Çünkü millet, samimiyetsizleri gözünden tanıyordu.
Bu konuda akıl hocasından destek alamadı.
Çünkü FETÖ’de her şey olurdu ama “samimiyet” semtlerine uğramazdı.
Bay kayyum, FETÖ’nün kırk yıldır yaptığı gibi “tecrübe hırsızlığı”yla sonuca gitmek istedi. AK Parti’den kopya çekerek, muhafazakâr adaylar transfer etti ama yine bir şey değişmedi.
Oysa, AK Parti’nin başarı sırrı liderinde tezahür eden “samimiyet” idi ama bunu göremedi.
Görse de beceremedi.
Çünkü, taklit edilemeyen tek şey “samimiyet”ti...
***
Mesela…
CHP’nin, 7 Haziran’dan 31 Mart’a kadar bütün seçimlerde HDP ile yaptığı ittifak, diğerlerinden daha derindir ve bunu, “HDP de meşru bir partidir” diye savunuyorlar.
Madem öyleyse neden HDP ile de göğsünüzü gererek ittifak yapmıyor da merdiven altlarında buluşuyorsunuz?
Bunun tek cevabı “samimiyetsizlik”tir ve millet bunu asla affetmeyecektir.