Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun perde arkasına geçişinin birinci sene-i devriyesi.
Mirzabeyoğlu, 4 Mayıs 2018 tarihinde Yalova’daki evinde geçirdiği beyin kanaması sebebiyle ailesi tarafından hastaneye kaldırılmış ve 12 günlük hastane sürecinin ardından, 16 Mayıs 2018 tarihinde, bir misafir gibi yaşadığı bu âlemden dâr-ı bekâya irtihâl eyledi.
Salih Mirzabeyoğlu’nun 68 senelik ömrü, kendi ifâdesiyle, “15 yaşından beri askerim… Davamın askeri… Sağa sola sapmadan, hiç kolaya kaçmadan, sahici biçimde… Fikir, fiil ve sanatı ölüme ayarlı…” olarak dolu dolu geçmiştir; buna dost da düşman da şahittir.
İşte o dost şahitlerden biri olan Ebubekir Sifil Hoca, Furkan Dergisi’nin Salih Mirzabeyoğlu özel sayısında şahitliğini şu cümlelerle yapıyor: “Bir inancı ortaya atmak ve müdafaa etmek önemlidir; ama çok zor değildir. Eğitim sistemimiz bolca yetiştiriyor bu türden insanları. Ondan daha zor olan, hayat dediğimiz emaneti o inanç istikametinde şekillendirmektir; her türlü müşkilâtı, mahrumiyeti, mağduriyeti, maliyeti göze alarak. O bunu yapabilen ender insanlardandı. Yaptıklarıyla bu topraklara silinmeyecek izler kazımış olan merhum Mirzabeyoğlu'nun kaderinde yapmadıkları da –hayatının son çeyreğini geçirdiği tecrit faslının gerekçesi neydi?– ön planda oldu. Mücadele, tefekkür, telif, tecrit… ile geçirdiği ömürden geriye kalanların hülâsası nedir? İstiğnâ. Ben onun en çok müstağni duruşunu sevdim.”
Ebubekir Sifil Hoca’nın da vurguladığı Mütefekkir Mirzabeyoğlu’nun müstağni duruşunun “toprak seviyeli hayat süren kubur farelerinin” mukabelesi nefret, kin, zindan ve çağın korkunç silahı Telegram oldu!
28 Şubat cuntasının zindana attığı ve ancak 2014 senesinde “Yeniden yargılanmak” üzere tahliye edilen Salih Mirzabeyoğlu, cuntanın verdiği ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çekerken aynı zamanda Telegram (Zihin kontrolü) işkencesiyle de mücadele etti. Ve bu asil mücadele, Telegramcılar’ın yoğun saldırıları neticesinde şehadetle taçlandı.
Mirzabeyoğlu şehadetinden 1 ay önce Baran Dergisi yazarlarından Abdullah Kiracı’yı telefonla arayıp kendisine yönelik yoğunlaşan saldırıları kaydettirdi: “Öleyim, kalayım; benim vücudumda bir şey yok! Mevzu bundan ibaret! Tamam mı? Ben hasta masta değilim! Bir şeyim yok! Yani şimdi buna vur derlerse vururmuş, beni şey yapacakmış falan… Böyle yaparsa ben kalpten gidiyorum; veyahut da doğrudan doğruya şiddetli bir yakmayla, yani yakarak beni şey edecekler falan…”
Mezkûr ses kaydının teferruatını merak edenler, “Şehadete giderken katillerini söyledi” (https://www.star.com.tr/yazar/sehadete-giderken-katillerini-soyledi-yazi-1344869/) başlıklı yazıma bakabilirler.
Tevafuka bakın ki, Salih Mirzabeyoğlu yıllarca Telegram (Zihin Kontrolü) hususunda bizleri ikâz ederken bizler “duymadım, görmedim, bilmiyorum”u oynadık ama Mirzabeyoğlu’nun perde arkasına geçtiği sene Davos’ta zihin kontrolü konuşuldu! Bu mevzuun da teferruatı yukarıda bahsettiğim yazıda.
“Zehri bala tahvil eden” hususiyetiyle Salih Mirzabeyoğlu, kendisine uygulanan Telegram işkencesini de davası yolunda faydaya çevirdi. Zindan için zindan hayatı yaşarken Mütefekkir Mirzabeyoğlu 24 eser kaleme aldı!
“Ölen hayvân imiş âşıklar ölmez” fehvasınca Salih Mirzabeyoğlu eserleriyle yaşıyor ama ya işkenceciler? Ya işkenceye göz yumanlar, sessiz kalanlar?
Mütefekkir onların hallerinden haber veriyor: “Tenimizi ezebilirsiniz… Ama, ruhumuzu asla… Onu ne işkence zapteder, ne kelepçe, ne pranga… Gülümser durur inancımız, hürriyet buudunda sonsuzca… Bizi edebilirsiniz, evimizden, tenimizden… Ama dinimizden? Çok şükür, pişmanlık uğramadı semtimizden… Ya siz? Ezeli pis hayvancıklar… Neye yaradı işkenceniz? Dünyanız kara, ahiretiniz zift… Sizi bekliyor cehenneminiz!..”
Ne dünyamızın ne de ahiretimizin zift olmaması için, çocuklarımızın insanca bir hayat sürmeleri için Salih Mirzabeyoğlu’nun fâş ettiği Telegramcılar etkisiz hâle getirilmeli; bekâ meselesi!..