Dünya Kupasında futbol oynandı, ama Dünya Kupası yalnızca futbol değildi. Kupada güç dengeleri, siyaset, ekonomi, yumuşak güç savaşı vardı. Sahadaki mücadelenin arkasında ülkeler arası büyük çekişmeler vardı. Rusya’nın kendini kabul ettirme ve eski uluslararası etkiye ulaşma çabası, bu kupanın ana temasıydı.
Ülkelerin iç siyasetleri bu kupa vesilesiyle dalgalandı. Almanya, Mesut ve İlkay’a yüklenerek, hem takımın uyumunu bozdu, hem de ülke içi gerilimi tırmandırdı. Mesut ile İlkay’ın makul ölçüdeki entegrasyonunu beğenmeyen, asimile olmaları için anlamsız baskı yapan Almanya’nın bu çabası, ters tepti. Sonuçta hem takım elendi, hem de Almanya içindeki Müslüman topluluklar, yeni muhasebeler yapmaya zorlandı: Mesut ve İlkay’ı beğenmiyorsan, Mali’den geçen ay gelmiş mülteci ile ne yapacaksın ? Almanya takımının uyumu bozulmasaydı, takım kupayı alsaydı, Başbakan Merkel’in iktidarı güçlenirdi. Almanya elendi.
İngiltere ve Fransa, sıkışık iç ekonomik ve siyasi durumu, şampiyonlukla aşmayı umuyorlardı. Talih, Fransa’ya güldü.
Japon izleyici, maçlardan sonra oturduğu tribünü temizleyip, gönülleri dalgalandırdı. Her maçtan sonra soyunma odaları da temizlendi. Teknik direktör Hasebe: ‘Soyunma odalarını takım görevlilerimiz temizledi’ dedi. Elendikleri maçta da soyunma odasını pırıl pırıl bırakıp, bir de Rusça ‘Teşekkür Ederiz’ notu yazıp, Rusya’dan ayrıldılar. Herkes hayran kaldı.
Devlet başkanlarının tribünde Medvedev ya da Putin ile maç izlemesi, futbol vesilesiyle yapılan ikili görüşmeler, olayın siyaset boyutuydu. İlk maça gelen Suudi Prensi Salman, Putin ile petrol konuştu. Macron, final öncesinde Kremlin’deydi. Bu görüşme sonucunda, Fransa’nın Suriye’de daha çok görünmesini bekliyoruz. Putin, Macron’dan ikili sorunların aşılmasını ve yeni sayfaya geçilmesini istedi. Bu görüşmenin olduğu gün, Donald Trump ‘AB’yi düşman olarak gördüğünü’ söyledi.
Ve Helsinki’deki Trump-Putin zirvesinin tarihini, futbol belirledi. Taraflar buluşmanın, Dünya Kupası finalinden sonra olmasını istediler. Kupa sürerken, zirve reyting alamazdı. Kupa sürerken futbol, dünya siyasetinin önüne geçti.
Kaç paraya çıkıyor ?
Rusya Dünya Kupası için ‘stadlar hariç’ 12 ya da 14 milyar dolar harcandığını söyledi. Bu maliyetle 2018 Kupası, şimdiye dek yapılan en pahalı Dünya Kupası oldu. 2014 Kupasının ev sahibi Brezilya’nın maliyeti 12 milyar dolar idi. O zaman da ‘en pahalı kupa’ sayılmıştı. Sonradan Brezilya’nın gerçek maliyetinin 15 milyar dolar olduğu söylendi. Bu maliyetler ülkelere yazılıyor. FİFA’nın katkısı, bir bardak su.
Rusya’da ‘Stadların zaten yapılması gerekiyordu’, diye bir savunma var. Rusya’nın 2014 Soçi kış oyunlarında 50 milyar dolar harcadığı söylenir. Bu çok yüksek bir rakam. Ancak çorak tarla durumundaki Soçi’ye Olimpiyat tesisi kurmanın maliyeti de tahminen bu kadardı.
Rusya’nın Dünya Kupası masrafının, açıklanandan daha yüksek olduğu sanılıyor. Rusya masrafı petrolden çıkartmayı umuyor. Bu mümkün olmayabilir. Her durumda Rusya bu işten kar etmeyi planlamamıştı. Futbol Şampiyonalarının masrafı, altyapının kalıcılığı nedeniyle kısmen mazur gösteriliyor. Öte yanda Yunanistan’ın yaz olimpiyatı düzenleyeceğim derken iflasını hızlandırdığı bilinir. Olimpiyat sonrası tesislerin atıl kalması da cabası.
Rusya, Kupa için 3 milyon turist geldiğini duyurdu. Rus Bankası Sberbank, sistemlerini kullanan kredi kartlarına dayanarak, Kupa için gelen 899 bin yabancı kredi kartından toplam 1.5 milyar dolar harcandığını bildirdi. Başka banka sistemlerinde başka kart kullanımları da var.
Sberbank verilerine göre, 194 ülkeden kredi kartı, bir ay boyunca maçların oynandığı kentlerde kullanıldı. Bu arada maç kazanan taraf, daha fazla harcadı. Hırvatistan’ın ilk maçını kazandığı 18 Haziran’da Hırvat kredi kartlarında harcama rekorları kırıldı.
Futbol ve Yumuşak Güç
Dünya Kupası Rusya için yumuşak güç sergileme fırsatı getirdi. Rusya, dış dünyadaki olumsuz imajını bu organizasyon ile kısmen sildi. Kupaya ev sahibi olmasa Rus milli takımının finallere gelme şansı yoktu. Ancak Rusya şampiyonaya futbol, siyaset ve yumuşak gücü de ekleyip, maliyetini azaltmaya çalıştı.
Organizasyonda büyük hata olmadı. Güvenlik, yerindeydi. Kapsamlı bir terör saldırısı olmadı, ya da sessizce engellendi. Kaldırıma çıkan taksi olayı hala açık. İki terör olayının medya ve yetkililerce geçiştirildiği, duyurulmadığı öne sürülüyor.
Rusya halkı, yabancılarla kaynaştı, iki taraf da birbirinin korkutucu olmadığını fark etti.
Törenlerde fırsat oldukça Rusya’nın geleneksel sanatları, Bolşoy balerinleri ve opera sanatçıları pop yıldızları ile buluşturulup kültürel karışım sunuldu.
Çin’in futbola ilgisi bu kupa ile arttı.
Yumuşak güç demişken: TVden canlı yayınlanan büyük spor olaylarında bazı ülke vatandaşları, kendi takımları sahada olmasa da tribünlerde bayrak sallayıp, görüntü verirler. Kamera açılarına giren stratejik noktalarda oturan izleyicinin adeta tek görevi, bayrağını kameranın görüş açısına sokmaktır. Bu işi tek bayrakla profesyonelce yapan ülkeler var. Türk bayrağı için de böyle organize çabalar fena olmaz.
Yelek, Kravat ve %80 Siyah
Şampiyonluğa en çok İngiltere hazırlanmıştı. Çeyrek finalden başlayarak şampiyonluğa odaklandılar. Merkez Bankası başkanı bile şampiyonluğun ekonomiyi ilerleteceğini söyledi.
İngiltere’nin teknik direktörü Gareth Southgate öyle mesajlar verdi ki, yorumcular ‘Southgate Başbakan olsun... Bayan May’in yapamadığı kadar ülkeyi toparlayıp, moral verdi’ dediler. Halbuki 1996 Avrupa Şampiyonasında milli takım oyuncusu Southgate, Almanya’ya karşı penaltı kaçırmış ve yıllarca bunun ağırlığını taşımıştı.
Ancak Southgate, takımla iletişimi, açıklamaları ve genel tavrı ile sevildi. Yelek-Kravat takımı, İngiltere’de moda oldu. Futbolla ilgilenmeyen kadın izleyiciler, Boris Johnson maçoluğu ve Trump tavırlarının baskın olduğu dünyada Southgate’in yeni ve modern bir erkek imajıyla anti-tez oluşturduğunu söylediler.
Hırvatistan
Dünya Futbol Şampiyonasında Hırvatistan’ı keyifle izledik. Hatta kendilerinden büyük takımları yenmelerini takdir ettik. Başlangıçta şans vermediğimiz ya da önemsemediğimiz Hırvatistan tur geçtikçe önem kazandı... Finalde Fransa karşısında yoruldular. Futbolun sürprizlerle dolu dünyasında kupayı Hırvatistan da alabilirdi. Futbolu zaten güzel yapan, imkansızın da mümkün olması.
Futbolu güzel yapan, dakikalar içinde kahramanlıktan sefalete düşmek, ya da sefaletten kahramanlığa yükselebilmek. İngiltere maçında uzatmada golü atıp kahraman olan Mandzukic, Fransa maçında kendi kalesine gol attı ve yıkıldı. Sonra mutlaka gol atıp, bu talihsizliği yenmesi gerekiyordu... Golü attı, ama çabalar Fransa’yı geçmeye yetmedi.
Yine de takım ülkede şampiyonlar gibi karşılandı. 23 kişilik Hırvatistan resmi kadrosunda yalnızca iki oyuncunun Hırvat liginde oynadığını, kalan 21’in Avrupa’nın önde gelen takımlarında oynadıklarını ve dışarıda öğrendiklerini milli takımda kullandıklarını da hatırlatalım.
Fransa
Fransa Dünya Kupası kadrosunun yüzde 80’i siyah, yarısı da Müslüman kökenli. Hepsi Yüzde 100 Fransız olduklarını söylüyorlar… Anne ya da Baba ülkelerinin devlet başkanını ziyaret edip birlikte fotoğraf çektirdiklerinde, ya da Müslüman kimliklerini öne çıkardıklarında ne olduğuna bakarız… Kupanın kazanılmasından sonra çıkan olaylar, yakılan otomobiller, banliyölerden Paris merkezine ulaşımın durdurulması, sonra da Şanzelize’de polisin gaz kullanması, Fransa’da renkli derililerin huzurlu olmadığını gösteriyor. Evet kupa Macron’u çok mutlu etti, şov fırsatı verdi, yumuşak güç hayallarini destekledi. Ama ya banliyöler ?