Sabetay Sevi, çevresi genişledikçe Mesih olduğuna hepten inanmaya başlamıştı. Doğum gününde bütün Yahudi cemaatlerine bir bildiri yayınladı. Açıkça Osmanlı mülkü olan toprakları ayırmak, imparatorluktan koparmak için bildiriler yayınlıyor, hatta Sultanın tacını alarak kendisinin takacağı söyleniyordu. Sultan bunları duyunca, başta Şeyh-ül İslam Vani Efendi olmak üzere, bütün ulemayı huzura çağırdı. Karar verilmişti; Sabetay Sevi hemen Edirne'ye getirilerek sorgulanacaktı.
Sorgulama sırasında Sevi başta "mucizeler" olmak üzere her şeyi inkar etmişti. Sıradan bir Yahudi olduğunu, her anlatılanın Yahudi icadı olduğunu, kendisine onların Mesih dediğini söyledi. Sevi'nin bu sözlerine inanmayan Sultan, hak dini İslam'a geçmesini istedi. Bu öneriyi hiç düşünmeden kabul eden Sevi, Mehmet Efendi adını aldı. Sultan'ın buyruğu üzerine iç oğlanlar hamamına gönderilerek yıkandı. Giymesi için saray elbiseleri getirilmişti; onları giydi. Ödül olarak bir kese altın getirilmişti, onu da kaptı. Ardından 150 kuruş maaşla Saray'da Kapıcıbaşı görevine getirildi. Karısı da onun yolunu izleyerek Fatma Hanım adını aldı ve bir kese altını koynuna soktu. Müritlerin çoğu da İslam'ı seçti...
Bu ani karar karşısında Yahudiler şaşkına dönmüştü. İnsan içine çıkamayacak hale gelen Yahudilere Sevi bir mektup yazdı. Din değiştirmesinin Tanrı buyruğu olduğunu anlatıyordu. "Ben" diyordu, "Tanrı'nın buyruğuna boyun eğdim, o kadar!"
Müritleri Sabetay'ın yakalandığı anda ruhunun, bedenini terk ederek göğe yükseldiğini anlatıyorlardı. Bedeni, ruhun geri döneceği o hayırlı güne kadar başında sarığıyla dolaşacaktı. Hem Hz Musa da yıllarca, firavunun sarayında bir prens olarak yaşamamış mıydı? Tarih tekrarlanıyordu; o kadar! Bu arada Sultan ve ulema, Yahudileri Müslüman yapmak için Sevi'nin geceli gündüzlü çalıştığına inanıyordu. Bunu kanıtlamak istercesine, başta müridleri, Yahudi Kudüs ve Bağdat başta olmak üzere, dört bir yandan gelen Yahudier, topluca Müslüman oluyordu! Böyle din değiştirenlere gelecekte DÖNMELER denilecekti. Din değiştirmişti bu insanlar ama hala onun Mesih olduğunu öne sürüyorlardı. Bu durum 30 Eylül 1675 günü, Sevi'nin ölümüne kadar sürdü. Arnavutluk'ta bir nehir kıyısına defnedildiğinde, yanında sadece Müslümanlar vardı...