Bir Saadet Partisi güzellemesidir, almış yürüyor.. Biri diyor, ‘anahtar parti’, biri diyor ‘ilke’ biri başka bir şey.. Ya hu anladık da, Saadet değil miydi, 1 Kasım 2015’te sandalye pazarlığı ile AK Parti ile görüşen.. İstediği 22 sandalyeyi alamayınca, ‘7 sandalye bize yetmez’ deyip masadan kalkan?.. Şimdi neyin ‘ilke’siymiş bu?.. AK Parti, dün olduğu gibi bugün de 20 sandalye vermez elbette Saadet’e.. Onun için dolaşıyorlar Kılıçdaroğlu’nun etrafında.. Eğer bir ‘ilke’den söz edeceksek, BBP’yi ayakta alkışlamak gerekiyor.. AK Parti’de siyaset yapma imkanı varken çözüm sürecine olan tavrından dolayı bunu kabul etmeyen bir Mustafa Destici’den söz ediyoruz.. Bugün de son terörist toprağa gömülünceye kadar operasyona tam destek veriyor.. İlke dediğin böyle olur.. Sor BBP’ye, şu ya da bu şartla CHP’yle ittifak yapar mısın’ diye.. Cevabı belli.. Ama anlaşılıyor ki Saadet dünden hazır..
Tuğçe Kazaz çıktı yine ortalığa
Tam da, ‘Ya hu bir Tuğçe Kazaz vardı, N’oldu ona?’ dediğim gün bir de ne göreyim.. Beyaz TV’de Tahir Sarıkaya bulmuş çıkartmış.. Sahiden.. Ciddi ciddi konuşuyorlar televizyonda.. Zeytin Dalı Harekatı’nı doğru buluyormuş, Osmanlı dizilerini yanlış buluyormuş.. Ayasofya ibadete açılsın, İncirlik kapatılsın falan.. Daha bir sürü şey.. Bakalım. Çıkar kokusu yakında.. Kendi mi milletvekili adayı olmak isteyecek yoksa twitter hesabında tek takip ettiği kişi olan beyefendinin PR’ını mı yapacak, anlarız bir kaç aya..
Birileri Bastille isterse, birileri de darağacını gösterir
Sedat Peker hakkında dava açılmış.. 15 Temmuz alçak, hain, kalleş darbe girişiminin yıl dönümünde yaptığı bir konuşmada; “Eğer birileri Bastille Ayaklanması başlatmaya kalkarsa biz de onları en yakın bayrak direklerinde sallandırırız” demiş.. Tuna Bekleviç adında bir kaybetmiş var.. Eşekli partisinde tutunamayınca dümeni AK Parti’ye kırmıştı. O da olmayınca sapıttı gitti.. Savcıya suç duyurusunda bulunmuş..‘Sedat Peker insanları bayrak direğine asacakmış’ diye.. Ben o konuşmayı bilmiyordum. Ama 15 Temmuz’un sene-i devriyesinde hem Gebze’de hem de Arnavutköy’de meydan buluşmasına konuşmacı olarak gittim. Her iki buluşmada da meydanlar ‘idam, idam’ diye inliyordu.. O günlerde duyduğum en hafif yorum; “Halka kurşun sıkan darbeci teröristler bayrak direklerinde sallanmadıkça kimsenin yüreği soğumayacak..” yorumuydu.. Ve en mutedil olan kimse, o söylüyordu bunu.. Gelelim Sedat Peker’in, ‘Bastille’ vurgulu konuşmasına.. Demiş ki,“Eğer Bastille benzeri bir eyleme kalkışacak olursanız, o boşaltmaya çalıştığınız cezaevlerine asarız sizi..” Peki nereden çıktı bu Bastille?.. Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Maltepe cezaevine doğru yürüyorum’ dediği gün, Almanya’dan Can Dündar, bu yürüyüşü Bastille Baskını’na benzetmişti.. Çok şükür ki Kılıçdaroğlu, yürüyüşünü cezaevi kapısında değil miting meydanında sonlandırarak, iç savaş kışkırtıcılarının hevesini kursağında bıraktı.. FETÖ yuvalarında tezgahlanan oyunu Maltepe meydanında bozdu anlayacağınız.. Peki ya ilk başta tertiplendiği gibi bir Bastille olsaydı?.. Hatırlayın Bastille’i.. (14 Temmuz 1789 Fransa) Hapishaneye saldırılmış, hapishaneden de halkın üzerine top atışı yapılmıştı. Saatler süren çatışma sonunda komutan De Launay yakalanarak öldürülmüş, başı kesilip bir mızrak ucunda dolaştırılmıştı.. Aynı hapishanede iki asker de linç edilerek öldürülmüş, belediye başkanı Jacques de Flesselles ise idam edilmişti.. Şimdi Ankara yürüyüşüne ‘Bastille’ benzetmesi yaparsa birileri, kimse kusura bakmasın da, birinin de çıkıp anladıkları dilden itiraz etme hakkı olsun.. Kimse kimseyi durduk yere bayrak direğinde sallandıracağını söylemiyor..