Amerika ile PYD konusunda farklı farklı pozisyonlarda bulunduğumuz herkesin malumu. Onun için NATO'yu da ABD ile müttefikliğimizi de açık açık sorguluyoruz.
Hele şu son günlerde ABD'nin YPG'ye verdiği silahlara bakınca, “Bu nasıl müttefiklik? Müttefikliğiniz bu ise düşmanlığınız nedir?” diyerek isyanları oynamamak elde değil.
Peki Rusya'nın PYD/YPG ile oynaşmasının amacı ne?
Moskova'da büro açmalarına göz yummak, Afrin'de Türkiye'nin yapması muhtemel herhangi bir sınır ötesi harekata karşı bayrak göstermek ne oluyor?
Bu işin sırrını öğrenmek adına dün Star'da yer alan bir mülakat oldukça aydınlatıcı bilgi sundu.
Mehmet Hakan Kekeçve Şerif Egemen Ahmet'in “Putin'in baş stratejisti” diyetakdim edilenAleksandr Dugin ile yaptığı mülakatı kast ediyorum.
Dugin malum, “Atlantikçi strateji”ye karşı “Avrasyacılık stratejisi”nin savunucusu. Bu çerçevede de Rusya, İran ve Türkiye'nin aynı cephede buluşmasını öngörüyor. Bu mülakatta da, bu görüşünü tekrarlıyor.
Ancak mülakatın en ilginç yönü, Star adına görüşmeyi yapan arkadaşlarımızın “Rusya - PYD ilişkisi”ne yönelik irdeleyici sorularına verilen cevaplar...
Soru çok anlamlı; şöyle ki:
- ABD Suriye’de PYD’yi kullanıyor dediniz. Moskova da PYD’ye olan ilgisini esirgemedi. Afrin’de hala Rus bayrakları dalgalanıyor. Rusya’nın bölgede PYD’ye yönelik stratejisi nedir? ABD’den farkınız nedir bu anlamda?
Dugin bu soruyu şöyle cevaplandırıyor:
- Rusya’nın pozisyonu Suriye’deki tüm grupları bir arada tutmak. Rusya’nın PYD’yi Türkiye’ye karşı kullanma niyeti ve amacı yok. Türk stratejisini anlıyoruz ama Kürtleri ABD’nin eline bırakamayız. ABD hem Türkiye’ye hem de Esad’a karşı PYD’yi kullanıyor. Türkmenler, Nusayriler, Kürtler ve Sünni Araplar bir araya gelmeli. Söylendiği gibi, Kremlin Sünni Arapları toptan suçlamıyor, aşırıcılığa karşı çıkıyor. Öte yandan Suriyeli Kürtler arasında da birlik düşüncesi çok yaygın. Şam’da da ciddi bir Kürt nüfus var. Ayrımcı uygulamalara giderlerse, başkenttekilere ne olacağını düşünmekle yükümlüler.
Cevabın özü şu cümlede toplanıyor:
“- Kürtleri ABD’nin eline bırakamayız.”
Dugin, “Kürtler bölgede devlet sahibi olmak istiyor, ABD de bu isteği kendi çıkarları için kullanıyor”dedikten sonrabir adım daha atıyor ve“Kürt devleti kurulursa ABD'nin eline bırakmamalıyız, onları Avrasya projesine dahil etmeliyiz.”
Dugin Türkiye'nin savunduğu“Suriye ve Irak'ın toprak bütünlüğü” tezini de“Sorun aslında bu ülkelerdeki ulusal kimlik sorunu. Ben de Başkanınız Erdoğan’ın tezine katılıyorum. Toprak bütünlüğünü savunmalıyız ama şöyle bir durumda bu teknik seviyede mümkün değil” diyerek şerh düşüyor.
Sonuçta Dugin, “Kürt devleti”ni kaçınılmaz görüyor ve “Onu ABD'ye bırakmamalıyız” noktasına geliyor. Bu arada bizim hoşumuza gidecek bir yaklaşımı da var, onu da şu cümlelerle sergiliyor:
“PYD Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit ediyor. Kürtler kimliklerini bilmiyorlar. Türkiye onlara bir kimlik, görev sunabilir. Ortadoğu’da bunu yapabilecek tek güç Cumhurbaşkanı Erdoğan. Fakat farklı ideolojilerin çatışması nedeniyle bu potansiyelini ortaya çıkaramıyor.”
Dugin“Avrasyacı” vizyonda Rusya - Türkiye'nin yanına İran'ı da eklemek istiyor, ancak arkadaşlarımız şu hayati soruyu soruyor kendisine:
- Sizce İran’ın son dönem uygulamaları Moskova’nın planlarıyla çelişmiyor mu? Akdeniz’e ulaşan bir koridor oluşturmak ve bölgeyi Şiileştirmek istiyorlar. Hatta kısa süre önce Haşdi Şabi sınırı geçerek bölgeye girdi.
Dugin'in cevabı şu:
- Bence Şiiler, Avrasyacılığın jeopolitik bir kolu. Şia sadece bir inancı temsil etmiyor. Biz, onları bir müttefik olarak görüyoruz. Vahabi ve selefilere karşı güçlü bir müttefik. Klasik Sünni İslamla vahabi-selefilik arasında büyük bir fark var. Çünkü bu aşırıcı düşünceler Şia’yı inkâr ediyor, tıpkı Sufi İslam gibi ona da karşı. Şiiler sadece kendileri için değil Sünniler için de mücadele veriyorlar.
Bu değerlendirmeler Rusya adına kurulan “oyun planı”nın yansımaları. Tıpkı ABD oyun planı gibi. Türkiye hepsini kendi çıkarları açısından süzmek durumunda.