Rusya’dan üst üste gelen farklı bazı açıklamalar, bütünsel bir durumun işaretlerini veriyor. Açıklamalardan biri, Putin’den geldi. Rusya Devlet Başkanının Fransa ziyareti sırasında yapılan ortak basın açıklamasında Macron, Suriye’de kimyasal silah kullanılmasının çok açık kırmızı çizgileri olduğunu duyurdu; Putin de bu görüşü paylaştığını ifade etti.
İdlib’de Fransa’nın kırmızı çizgisi çoktan açılmıştı da neler yapılmıştı acaba diye sormak gerekebilir ama anlaşıldığı kadarıyla konu kimyasal silahların kullanılmasından çok, kimin kullandığı ile ilgili.
Söz konusu görüşmenin hemen ardından bir Fransız gazetesine mülakat veren Putin, kimyasal silahların Esad tarafından kullanıldığına dair delil olmadığını açıkladı.
Açıklamanın ardından sorulabilecek iki soru akla geliyor. İlki kimyasal silahları Esad kullanmadıysa kim kullandı sorusu. Rusya’nın elinde İdlib katliamını kimin yaptığına dair kanıtlar mı var ki, hedefin rejim olmadığını ve başka yerlere bakılmasının gerektiğini ima ediyor? Eğer öyle ise muhtemelen Putin örgütleri değil devletleri kast etmiş ve adeta devletlerden birine de “geleceğin elimde” demiş oluyor.
Dengenin dengeleyicilerini bulan Rusya
Akla gelen diğer soru ise açıklamayı neden Fransa’da yaptığıyla ilgili. Fransa, Esad rejimine karşı çıkan ve DEAŞ saldırılarına da en fazla maruz kalmış az sayıda ülkeden biri. Bununla birlikte, DEAŞ’la mücadele konusunda görünür etkinliği en düşük koalisyon ülkelerinden biri. Gerek silahlı Kürt gruplar gerekse diğer muhalif gruplar konusunda, tüm Esad karşıtlığına rağmen açık pozisyon almış değil.
Putin, Fransa’ya Esad’ın yanlış hedef olduğunu söylerken aynı zamanda “kırmızı çizgilerinin” hakkını vermeye yönelik bir davette de bulunuyor gibi. NATO DEAŞ’la mücadele kararı almışken, bunun üzerine Kabil’de Batılı ülkelerin büyükelçiliklerinin bulunduğu yerde büyük bir DEAŞ eylemi yapılmışken ve hazır Türkiye ile Almanya arasında konusunun Suriye olduğu anlaşılan büyük bir anlaşmazlık yaşanırken Rusya’nın Fransa’ya oyuna girme zamanını gösterdiği düşünülebilir.
Durum böyle ise Fransa’nın gayet tabi Rusya yanında mücadeleye dahil olması beklenemez. Fransa için en makul seçenek Türkiye olabilir ve bu yolla da ABD-Rusya dengesini dengeleyen ülke sayısı ikiye çıkar.
İşbirliği önceliğini gösteren Rusya
Rusya’dan gelen diğer bir açıklamayı ise Dışişleri Bakanı Lavrov yaptı. Buna göre DEAŞ’ın Rakka’dan çıkıp Palmira’ya gitmeleri konusunda Kürt Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile DEAŞ’ın anlaştığı, bir güvenlik koridoru oluşturduğu ve Rusya’nın da buraya müdahale ettiği iddia ediliyor.
Lavrov’un bu açıklamasının ABD yardımlarının YPG’ye nakledilmesi sırasına denk gelmesi muhtemelen tesadüf değil. Lavrov, adeta ABD’ye yönelik olarak “Siz Kürtlere yardım ediyorsunuz ama onlar DEAŞ’la anlaşıyor” demeye çalışıyor.
Gerçekten böyle bir anlaşma varsa, belki de SDG’ye yapılan yatırımın sadece vuruşmak için olmadığı düşünülebilir. Diğer bir ifadeyle bu ABD’nin desteklediği bir strateji olabilir. Ancak Rusya bu durumu ifşa edince, ABD hakkındaki soru işaretlerinin çoğalmasına neden oluyor. ABD’nin el altından DEAŞ’la da iletişimi olduğu ima ediliyor; dolayısıyla SDG’ye olan desteğin taktiksel olduğu ifade edilerek Kürtlerin ABD’ye o kadar da güvenmemeleri gerektiğine dikkat çekiyor. Bu durum ABD’nin operasyonel anlamda elini zorlayabilir, “Kürt kartını” Rusya’ya kaptırma riski artabilir, ancak bölgedeki müttefikleriyle ilişkilerinde kesinlikle olumlu rol oynar. Rusya ısrarla Trump’a yol haritası mı çiziyor ne?