Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Vatikan ve Roma temasları için İtalya'dayız. Müslüman coğrafyalara yönelik olarak Hıristiyan ve Yahudi kaynaklı saldırılar, Batı'daki İslam düşmanlığı trendi nedeniyle artık kanıksanmış durumda neredeyse. Üç büyük dinin de ortak mesajı olan barış kavramının içi boşaltılma tehlikesiyle karşı karşıya. Öyle ki, bu kavramı barış diye bir derdi olmayanlar tanınmaz hale getirmişler. Dünya haritasını önünüze açtığınız zaman, baştan sona dertler coğrafyalarıyla karşılaşıyorsunuz. Ortadoğu bir türlü rahat yüzü görmemiş. Filistin, Gazze, Suriye, Irak aralıksız saldırılara maruz kalmış. Avrupa'nın göbeğinde de yaşasa, Müslümanı arayıp bulmuş, sözümona Batı uygarlığı... Felaketi olmuş. Bosna'da BM Barış Gücü denen şebekenin göz yummasıyla Boşnaklara soykırım yapılmış. Savaş zamanı olmasa da, Müslüman, hele bir de göçmen kimliği varsa, saldırıların hedefi haline gelmiş, Asya'da, Arakan'da Müslüman bu kez Budist çetelerin zulmüne maruz kalmış... Bir cephede düşman bilinen Müslüman, bütün dillerde ezilen, baskı gören anlamına gelir olmuş.
Ama en önemlisi de Kudüs... Ama en çok da Mekke, Medine...
İslam dininin kadim şehirleri, saldırılara, entrikalara, şiddete konu olur bir noktaya gelmiş.
Cumhurbaşkanımızın Roma ve Vatikan ziyareti işte bu kavşakta gerçekleşiyor. Bu satırların yazıldığı sırada Cumhurbaşkanımızın Papa ile görüşmesi sona ermişti.
Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak tanınması amacıyla ABD Başkanı Donald Trump'ın başlattığı provokasyon sırasında Papa'dan yapıcı mesajlar gelmişti. Türkiye'nin başlattığı diplomatik girişimlere de önemli bir destek sözkonusu olmuştu. İşte bu destek ve iletişim fonunda, şu anda gerçekleşmekte olan bu ziyaret gündeme geldi.
Mazlumlar adına alarm zilleri öylesine kulak yırtıcı bir tonda çalıyor ki, önceki gün İstanbul'da Roma'ya gelişimizden birkaç saat sonra, Suriye'nin İdlib kentinden gelen korkunç görüntüler, barış için bir saniye bile kaybedilmemesi gerektiğini gözler önüne seriyor. Beşar Esad rejimi intikam duygularıyla hastaneleri bombalıyor, kimyasal silah kullanıyor... Bombardımanın ardından toz duman içindeki bir hastane odasındaki kundaktaki birkaç günlük bebeklerin çığlıkları... Bundan daha iç parçalayıcı bir kare olabilir mi? Sadece ailesine değil, tüm insanlığa emanet olan o yavruları hastane yatağında buluyor bir intikam füzesi, gözlerini yeni açtığı dünyasını cehenneme çeviriyor.
Bir başka noktada, hegemonyacı güçlerden silah temin eden terör odakları, bir tanka güdümlü füzeleri ateşleyerek kahraman askerlerimizi şehit ediyor.
Size sadece iki günün özetini çıkardım... Geride bıraktığımız haftalarda, aylarda ne zulümlere sahne oldu yaşadığımız bu talihsiz zaman dilimi...
Terörle, şer odaklarıyla mücadele, barış, huzur için çaba olmazsa olmazımız, boynumuzun borcu... İdlib'de toz duman içindeki bir hastane odasında çığlık atan kundaktaki birkaç günlük ömrünü uzatmaya çalışan o yavrulara borcumuz...
Cumhurbaşkanımız işte tüm bu momentumda önemli ve kritik bir ziyaret gerçekleştirdi...
Detayları önümüzdeki yazımızda...
İtalya, İtalyanlar
Bu arada, 2002-2013 yıllar arasında yaşadığım Paris'ten görev gereği Roma'daki çok seyahat ettim. Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı dönemindeki seyahatlerini, Star Gazetesi ve 24'ün İtalya ile ilgili haber önerilerini takip etmek için bu kentin ve farklı İtalyan kentlerinin sokaklarını arşınladım. Temiz eller savcısı Antonio di Pietro ile mülakat yapmak için, suç grafiği yüksek bir kasabaya gidişim, o yolculuk, en ilginç meslek anılarım arasında... Şu hissiyata ulaştığımı fark ettim. 11 yıl Fransa'da yaşadıktan sonra özellikle... İtalya, bize Fransa'dan. İtalyanlar, Fransızlardan daha yakın... Cumhurbaşkanımızın danışmanı ve yazar arkadaşım Havva Hümeyra Şahin'in sohbet sırasında alıntıladığı şu cümle bu duygumun özeti: "İtalyanlar Müslüman olsaydı bize benzerlerdi..."
Bu önemli ziyaretin yansımaları da önemli olacak. İzleyelim...