Anlam veremediğim bir biçimde bizim mahalleden birileri ABD’nin Kasım Süleymani’yi öldürmesinden sonra İran’ın Şiiciliğini ve Türkiye karşıtı saha faaliyetlerini keşfettiler.
Ve birden bire mezhepçiliğe yaslanan “İran karşıtı” bir propagandaya yöneldiler.
İran Şiicilik yapmıyor mu?
Yapıyor…
İran Suriye’de Esed’i ayakta tutmak için milis güçleriyle Türkiye’nin başını çektiği güçlerle savaşmıyor mu?
Savaşıyor…
Bu çerçevede bir takım katliamlar yapmadı mı?
Yaptı, yapıyor…
Peki bunları eleştirmeyecek miyiz?
Pek tabii eleştireceğiz.
Eleştirdik de...
Bu satırların yazarı defalarca bu mezhepçi kıyım politikalarını eleştirmiş biridir.
ELEŞTİRİNİN ZAMANINA DİKKAT...
Eleştirilerin zamanlaması önemlidir.
Tam da ABD’nin Irak topraklarında, İranlı üst düzey bir generali öldürdüğü gün siz adeta sevinç duyar ve İran’ı hangi haklı gerekçeyle olursa olsun eleştirmeye başlarsanız bu işin rengi değişir.
Dahası işi “Şiiler sapıktır, ehl-i küffardan tehlikelidir!” fetvasına sarılıp mezhepçilik yapmaya kalkışırsanız, bu yaptığınızın arkasında ne İslâmiyet davası ne de ülke adına bir hayır aranır.
Sanki ABD ile İran değil de Türkiye ile İran karşı karşıya gelmiş de birileri İran düşmanlığını mezhepçilik zemininde körüklemeye başladı.
Hani Allah muhafaza, Türkiye ile İran karşı karşıya gelmiş olsa bu karşıtlık dilini anlar hak veririz de, sahi ABD söz konusu olduğunda sormak lazım değil mi, “Sahi size ne oluyor?” diye…
Her sözün bir vakti vardır.
Söylediğiniz lafın haklılık içermesi kadar kimin işine yarayıp yaramadığı da büyük önem taşır.
Hele hele devlet yöneten bir partinin savunucusu olarak görülüyorsanız bin kez daha dikkatlice konuşmak zorundasınız.
Bunu salık verdiğimiz için o birilerinin kalkıp bizi bile “İran ajanı” veya “İrancı” diye suçlaması, en hafif tabiriyle kardeşlik hukukuyla bağdaşmayan bir itibar suikastıdır.
Reis’in söylemi ortada…
Duruşu da...
Reis’in mezhepçilik bahsinde nasıl düşündüğünü, İslâmi aidiyet bağlamında bütün mezhepleri kucaklayan bir vahdet anlayışına sahip olduğunu hepimiz biliyoruz.
ABD ile İran arasında baş gösteren çatışmada sükûnet ve itidal telkininde bulunduğu da biliniyor.
Peki bu durumda Reisçi/AK Partili bilinen kimi isimlerin tam tersi bir söylem ve duruş sergilemeleri neyin nesidir?
İRAN’LA SAVAŞTA MIYIZ?
İran ile Türkiye Kasr-ı Şirin antlaşmasından bu yana birbiriyle savaşmamış iki komşu devlettir.
Mezhepleri farklı bile olsa dinde kardeş olan iki ülkedir.
Türkiye ile İran savaş halinde olsa elbette tercihi İran’dan yana olan herkesi düşman biliriz.
ABD-İsrail İran’ı boğmaya kalkıştığında o birilerinin tavrı ne olursa olsun bizim tavrımızın kardeşlik anlayışı çerçevesinde olması gerektiğine inanıyorum.
Ülke olarak sıcak bir savaşın taraftarı olmaktan yana değilim.
Ama küffarın ordusuna ve emperyalist güçlere karşı ne kadar yanlış üzre olursa olsunlar din kardeşlerimin başının kopartılmasından sevinç duymam.
Bu tarz bir yaklaşımı inancım açısından zül addederim.
Hiçbir şey yapamıyorsam en azından kalbimle buğzetme yolunu seçerim.
Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin hem mezhep çatışmaları, hem de sıcak savaş ihtimaline karşı sergilediği tavır her anlamda takdire şayandır.
Reis’in söylemi kucaklayıcı bir kardeşlik anlayışına yaslanıyor.
Mezhepçilik eksenindeki her türlü fitneye karşı panzehir hükmündedir söyledikleri.
Bu anlayışın dışına çıkan her söz ve davranış Reis’e zarar verir.
Reis’e yakın olarak bilinenlerin o yüzden söylemlerine dikkat etmeleri gerekir.
Çünkü bu tür kriz dönemleri kırılgan dönemlerdir.
Yanlış anlamaların fitneye sebebiyet vereceği günlerdir.
Reis’e yakınlıklarıyla bilinen kimi isimlerin sözleri başkaları tarafından yeni bir siyasi fitne için kullanılabilir.
Şiiciliğin karşısına Sünniciliği, İran’ın karşısına Türkiye’yi dikmek, İslâm dünyasını kanlı bir fitnenin arenasına dönüştürür.
Reis ABD-İran canibine sükûnet ve itidal tavsiyesinde bulunuyor.
Bari içimizden birileri Reis’in bu çağrısına uygun davransınlar...
Evet, lütfen sükûnet ve itidal diyorum.
Savaşan taraf siz değilsiniz.
Bu ne hınç, bu ne linç!
Savaşan taraflara yapılan tavsiye umarım sizin için de anlamlı bir pratiğe dönüşür.