Türkiye bir hükümet sistemi değişiminin eşiğinde. Daha doğrusu 2007’de adım attığı değişim sürecinin en önemli hamlesini yapmak ve süreci hitama erdirmek üzere. Zira 2006’da CHP marifetiyle çıkartılan Cumhurbaşkanlığı seçimi krizi, ancak milletvekili seçimine gidilerek aşılabilmiş ve hep bir dizi krizle gündeme gelen Cumhurbaşkanı makamına kimin geleceği sorusu, 2007’deki referandumla şüpheye mahal bırakmayacak netlikle karara bağlanmıştı.
O gün atılan adımın neticesi olarak 2014’te halk Cumhurbaşkanını kendisi seçti. İlk turda yüzde 52 oy alarak Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı oldu.
Bu süre zarfında Türkiye sancılı dönemler geçirdi. Bu dönemleri öyle ya da böyle atlatabilmesindeki en önemli unsur ise siyaset kurumunun güçlenmiş olması ve tüm bu süreci yöneten güçlü bir lider figürünün varolmasıydı.
O kadar ki 15 Temmuz gibi emsali görülmemiş, darbe mi işgal mi ayırt edilemeyen bir kalkışmayı bile Türkiye, o geceyi sabah etmeden atlatabildi.
***
15 Temmuz’dan sonra hükümet sistemi değişimi tekrar gündeme geldi. Çok büyük bir aksilik olmazsa AK Parti ve MHP’nin üzerinde uzlaştığı değişim paketi bugün yarın Meclis’e sonra da halkın oyuna sunulacak. Peki halk ne diyecek?
Bana kalırsa halk aslında tercihini yapmış durumda. Kafasında bazı soru işaretleri olanlar da CHP’nin değil AK Parti’nin ne diyeceğine bakacak.
Kararsız seçmen AK Parti tarafından ikna edilmeye daha meyyal.
Halkı ikna edemezse bu, AK Parti’nin aldığı ilk mağlubiyet olur. 7 Haziran’ı bir mağlubiyet saymıyorum. Zira yüzde 41 oy alarak birinci olmuş bir partiye mağlup diyeceksek, AK Parti’nin sadece kendisiyle yarıştığını kabul ediyoruz demektir.
Bu yüzden referanduma AK Parti çok sıkı asılacak.
15 Temmuz ruhunun da AK Parti için kampanyayı kolaylaştıracağına şüphe yok. Ve tabi kampanyayı “Erdoğan markasının” taşıyacak olmasının da...
***
Ama AK Parti’nin işini asıl kolaylaştıracak olan her zaman ki gibi yine CHP. Zira CHP’nin hayır kampanyasının ilk sloganı daha doğmadan kendi kendini imha etti.
HDP’nin “Seni başkan yaptırmayacağız” sloganından daha iş görür olduğunu düşündükleri “Türkiye’yi böldürmeyeceğiz” sloganı, kendi kendini imha edecek kadar abes olduğundan, her mahalleye ablalık yapmakla nam Cumhuriyet yazarı tarafında bile eleştirildi.
PKK’lılarla yan yana miting yapmaya dur, 15 Temmuz’da ülkeyi işgal gücü gibi bombalayan bir terör örgütünün tetikçilerinin adını okuyarak meydanlarda yoklama al sonra da “Türkiye’yi böldürmeyeceğiz” de.
Türkiye’yi bölmeye parçalamaya, zayıf düşürmeye çalışan ne kadar örgüt varsa koru kola, ne kadar ülke varsa Türkiye’yi onların yörüngesinde tutmaya çalış sonra da “Türkiye’yi böldürmeyeceğiz” de.
Kemal Kılıçdaroğlu ülkeyi böldürmemek değil handiyse böldürmek gayretinde. Yapıp ettiklerinden başka bir şey çıkarmam mümkün gözükmüyor. Bunu başaramayacağı muhakkak ama bu gayretkeşlikle yakında CHP’yi böleceğini tahmin edebiliriz.
17-25 Aralık’tan sonra FETÖ’nün eline tutuşturduğu tapelerle siyaset yapan Kılıçdaroğlu’nun oturduğu koltuğu FETÖ’ye borçlu olduğunu kardeşi bile fark etmiş durumda. Bazı CHP’liler de isyan bayrağı açmaya başladı.
Bu dalga belki yine durdurulur ama CHP için önemli olan Kılıçdaroğlu’nun durdurulması.
***
Sistem değişikliğinin arefesinde enine boyuna tartışmamız gereken çok konu başlığı var. ‘Devlet’ o tartışma konularından biri. İki aydır yayın hayatına başlayan ve entelektüel müktesebatımıza katkılarıyla kısa sürede isim yapan Kriter Dergisi’ninbu ayki dosya konusu “Nasıl bir yeni devlet istiyoruz?”
Çok mühim açılımları olan derin makaleler bulacaksınız…