Suriye, işgal altında bir ülkedir. İşgal parçalıdır.
Şam ve bağlantısındaki “Baas kontrolü” olarak belirtilen bölgelerde iki ana işgalci vardır: Rusya ve İran.
İsrail’in Suriye’ye dönük son hava saldırısından sonra Moskova’daki İsrail Büyükelçisi Gary Koren’i, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mikhail Bogdanov telefonla arayıp, “derdiniz ne” diye sorduğuna göre Suriye’de asıl patron Putin’dir. İran’a bağlı Hizbullah, saldırı sonrası İsrail’e füze fırlattığına göre de Hamaney “ben de buradayım” demeye çalışmaktadır.
İşgalin diğer kanadında ise YPG-PKK üzerinden ABD bulunmaktadır.
Rusya, İran’ın Şii yayılmacı hareketinden, ABD ise PKK’nın faşizminden rahatsız olmamaktadır.
Küresel üst akıl için ana formül, Sünni Arap kimliği Irak-Suriye hattında etkisiz hale getirmektir.
Sünni Arap kimlik ve bileşenleri Türkmenler bu coğrafyada güçlendiği anda, kontrolü zor, kurumsal yapısı güçlü ve en önemlisi “kalıcı” bir güce dönüşecektir. Tarih böyle yazıyor. Osmanlı’nın o bölgeden çekilmesinden bu yana yaşanılanlar ise ortada...
PKK: Etnik temizlik
Emperyalizm desteğinde, sözde mazlum bir ulusun haklarını korumak amacıyla silaha sarıldığını söyleyen PKK’nın, Münbiç’te Amerikan ve Rus bayraklarının altına sığınması asla bir tesadüf değildir.
PKK, Suriye iç savaşında, temelde faşist bir örgüt olduğunu gösterdi, bu yapısıyla Almanya ile iyi çalışması da normaldir.
Özellikle, Tel Abyad ve Tel Rifat gibi tarihsel olarak Arap ve Türkmen nüfusa sahip stratejik yerleşim birimlerinde sağladığı kontrol sonrasında yerli halkı göçe zorlaması, etnik temizlik yapması dikkat çekicidir. PKK, kontrolünde tuttuğu bölgelerde kendinden olmayan Kürtler’e de büyük baskı uygulamakta, Amerikan Merkez Komutanlığı’nın bu tür uygulamalara “çıtı çıkmamaktadır.” Aksine, tamamı Sünni Arap olan Rakka’nın YPG-PKK eliyle “kurtarılması”(!) planını sürdürüyor.
Sürdürsünler, bırakın, çünkü yapmamız gereken daha stratejik işler var...
ÖSO: Tek meşru güç
Elimizdeki veriler, Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) Suriye’nin topraklarını savunan tek meşru güç olduğunu gösteriyor. Baas ordusu dediğiniz, Hizbullah ve Devrim Muhafızları ile geniş bir coğrafyadan toplanmış Şii işgal güçleridir, PKK ise Arap-Türkmen topraklarında etnik temizlik yapan bir başka işgal gücü, emperyalist piyonudur.
Türkiye’nin ÖSO’ya destek vermesi, toprak bütünlüğünü koruyan, bağımsız ve özgür Suriye için önemlidir. Aksi halde, Suriye, ABD-Rus etki alanında yabancı güçlerin işgali altında bir toprak parçasına dönüşecektir.
Tel Abyad ve Tel Rifat önemlidir
Önceliklerimizi belirlemek zorundayız...
Akçakale’nin sınır ilçesi Tel Abyad, PKK kontrolündedir ve bu bölgedeki Türkmen-Arap nüfus etnik temizliğe uğramış, göçe zorlanmıştır.ÖSO’nun Tel Abyad’ı işgalden kurtarıp, Arap ve Türkmen nüfusu topraklarına çağırması, -en az- Münbiç harekatı kadar önemlidir. Aynı şekilde, Afrin’e komşu, Halep’in kuzeyindeki Tel Rifat da işgal altındadır ve bölgenin tüm Arap ve Türkmen nüfusu PKK faşizminden kaçmıştır.
ÖSO’nun bu iki kadim toprağı özgürleştirmesi gereklidir. Arap-Türkmen-Kürt ÖSO bileşenleri kuşkusuz bu mücadelede yalnız Türkiye’yi değil, topraklarını geri almak isteyen tüm Arap aşiretlerini de yanlarında bulacaktır.
Tel Abyad’daki PKK varlığı, Fırat’ın doğusundaki Münbiç’teki PKK varlığından daha mı az risklidir, Kobani-Tel Abyad hattını temizlemeden Türkiye kendini rahat hissedebilir mi? Hayır!..
El Bab’dan sonra Tel Rifat’ın kurtarılması ise “güney kuşatması”nın tarihin çöp tenekesine atılması anlamına gelmektedir.
Rakka’da ancak birbirlerini kırarlar
Amerikan Merkez Komutanlığı’nın (CENTCOM) Türkiye’nin itirazlarına karşın Rakka’yı YPG-PKK ile kurtarma kararlılığı üç sonuç doğurur: 1- PKK-DEAŞ’tan toplam yaklaşık 8 bin terörist ayağımızın altından çekilir, 2- PKK-Arap savaşı patlak verir, 3- Süreç, Kürt coğrafyasında iç hesaplaşmaya uzanır.
Arap aşiretleri, Arap topraklarında yaratılan oldu-bittileri göğüsler, Barzani, ABD desteğinde güçlendirilen PKK’nın önünü kesmek için Şengal’den başlayarak askeri harekete geçer.
ÖSO-Arap aşiret bileşenlerinin TSK desteğindeki muhtemel Rakka operasyonu ise Tel Abyad’dan başlamak zorundadır, hiçbir ordu, kendisini sırtından hançerleyecek bir güce rağmen harekat düzenleyemez. Bu “saha stratejisi”, Münbiç’in de kurtuluşu anlamına gelmektedir.
Amerikalılar, hatta Ruslar, buna “evet” derler mi, sanmıyorum, demesinler...
Tel Abyad ve Tel Rifat, ÖSO için “yürüme mesafesindedir...” Bilsinler...