AK Parti hareketimizin lideri Recep Tayyip Erdoğan her seferinde “AK Parti bir dava partisidir” der.
Bu davanın referansları bellidir. Kutsal Kitabımızdaki umdeler bu davanın baş umdeleridir. Türkiye sevdasıyla buluşmuş, milletimizi millet yapan bu inanç değerlerimizin taşıyıcı partisi olan AK Parti o yüzden herhangi bir parti değildir.
Bu değerleri sadece üstünde taşımakla yetinmeyip iktidara taşıyan Erdoğan da herhangi bir lider değildir. Partimizin adının başında “adalet” olması bilinçli bir tercihin ifadesidir. Çünkü “adalet” diğer bütün umdelerin en başında gelir.
Liderimizin “Dünya 5’ten büyüktür!” vurgusu, en üst perdeden adalet isteğinin ifadesidir. “Yaşasın zalimler için cehennem!” diye bağırması bu Rabbani/Nebevi anlayışın bir ifadesidir.
Zalim Müslüman kılığında bile karşımıza çıksa veya içimizden görünen birileri zalimlik yapmaya kalkışsa onun karşısına dikileceğimizi söyleyen, bu çerçevede dinine dahi bakılmaksızın zalime karşı mazlumdan yana anlayışını siyasetinin merkezine oturtan Erdoğan liderliğini iyi anlamak lazım.
Erdoğan’ı tüm mazlum milletlerin gönlüne oturtan bu anlayış AK Parti siyasetinin de varlık nedenini oluşturur.
Bunları yazmamızdan daha tabii ne olabilir? Benim bu teorik doğrularımıza ve duruşumuza vurgu yapan yazılarımdan kim rahatsızlık duyuyorsa bilesiniz ki onlarda sorun vardır.
O pusuya yatmış çakallar şunu bilsin ki o yazılarımın hiçbir yerinde ne Erdoğan ne de AK Parti eleştirisi vardır. Tam tersine Erdoğan’ın şahsında ete kemiğe bürünmüş ilkelerimizin, yani davamızın savunuculuğu vardır.
Ne yani şimdi kalkıp Mehmet Akif’in “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem!” dizelerini haykırsam o çakallar kalkıp bundan başka bir anlam mı çıkartacaklar? “Zalimden kimi kastediyor, AK Parti iktidarında zulüm mü var?” türü sorularla zihin bulandıranlar bilesiniz ki ne bu davanın neferleridirler ne de gerçekten Erdoğan sevdalılarıdırlar.
“Her yol mübah değil” dediğimiz için rahatsızlık duyanlar bilesiniz ki Erdoğan’ımızın da, davamızın da muhipleri ve müntesipleri olamazlar.
“İktidar için her yol mübah olamaz!” deyip geçmişin Yezidi, günümüzün de Makyavelci anlayışını eleştirdiğimizde bunu Erdoğan veya AK Parti için söylediğimizi iddia eden o çakallar ve fitneciler gerçekte Erdoğan savunusu altında münafıkça bir fitne ateşini harlamaya çalışıyorlar.
Asla unutmayalım: Peygamberimizin güçsüz olduğu Mekke’de değil, güç sahibi olduğu Medine’de münafıklar türemişti. Gücün/iktidarın olduğu yerde sizden görünüp sizi birbirinize düşürmek isteyen münafıklar eksik olmaz.
***
Meğer pusuya yatmış ne çok çakal, ne çok münafık varmış!
Akılları sıra fitneleriyle Erdoğan’ımızı bizden, bizi de Erdoğan’ımızdan kopartma hesapları yapıyorlar!
O çakallar ve münafıklar şunu bilsin ki biz ölümüne Erdoğan’ın arkasındayız.
Dün en güçsüz olduğu dönemde de yanındaydık. Bugün de yanındayız. Yarın da yanında olmaya devam edeceğiz.
Çünkü biz Erdoğan’ın kendisini sevdik. Bizim sevgimizi ve sadakatımızı o münafıklar anlayamazlar elbette.
15 Temmuz’da millet neyin ne olduğunu, kimin de ne mal olduğunu gördü.
Liderimizin ölümle cebelleştiği 15 Temmuz gecesinde canlarını kurtarmak için sığınaklara kaçanlar bugün Erdoğan’ımızın karşısına bizi dikebileceklerini sanıyorlarsa avuçlarını yalarlar!
Sahadayız.
Tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi liderimizin arkasında dimdik duruyoruz.
Sadakatımızı sorgulama densizliğinde bulunanların kuyruk acılarını biliyoruz.
Öküzün altında buzağı arayanlar başka kapıya!
Her lafımızın altına “Listeye girmediği için böyle diyor!” diyerek laf sokuşturan o haysiyet cellatları varsın havlamaya devam etsinler diyorum!