Bugüne kadar hiç olmayan bir şey oldu... Oyunun daha birinci dakikası içinde; hem G.Birliği hem G.Saray, arka arkaya iki kritik pozisyona girdi. Daha fazlasına kaleciler izin vermedi.
Düşünün... Hakemin düdüğü ile birlikte; nererdeyse ilk dakika bile bitmeden, yürekler ağızlara geldi.
Sonraki 6 dakika içinde de; G.Birliği ve G.Saray’ın ikişer artçı atakları geldi. Anlayacağınız; “Ne oluyor?” demeğe fırsat kalmadan, maç tempo kazanmıştı. İyiye işaretti.
***
G.Saray’ın istekli başlaması ve G.Birliği’nin erken ötmeye başlayan horozun icabına bakma telaşı; ortaya seyir sevki uygun bir mücadele getirdi. Ancak hem hızlı olmaya çalışıp hem set oyununu hakim kılmak çabası; planlanmış bir oyun kurgusu olmadığı için, giderek çetrefilleşti. Çünkü olanlar; belli bir stratejinin değil, hesapsız ve spontane girişimlerin sonucuydu.
***
Maçı akışına bırakan doğaçlama futbol; keyif veriyordu ama sonuç vermiyordu. Belli ki, gol ve puan isteniyorsa; yapılanlar yeterli kalmayacaktı.
Bu arada ilginç bir olay oldu... Mariano; kendisini geçen rakibini, o hınçla yumrukla karışık sırtından itti. Hakem sarı kart gösterti ama; o örtülü yumruk, kırmızı sınırına girmez mi? Oyunda kimse sesini çıkarmadığı için, derdi bana mı düştü? Boşver!
***
İkinci yarı da (İlki gibi) görsel olarak sıkıntı verici değildi ama; boşuna kürek çekmenin kime ne yararı var? Çabaların ve marifetlerin sonuç alıcı olması gerekir ki; yaptıklarının bir anlamı olsun!
F.Bahçe 1-0 kaybettiği Antalya mücadelesinde, oyun boyunca iyi oynadı ama; maç bittiğinde mutlu mu oldular? O yüzden Ankara’da iki takım; puan mı kazandı, puan mı kaybetti, belli değil.