Sen kendiliğinden çıkmadın; seni allayıp pullayıp sürüverdiler milletin karşısına. Sen aslında bir dip not bile olamayacakken, neden-sonuç ilişkisine teğet dahi geçmemişken, eline mikrofon tutuşturup salıverdiler seni ortalığa. Belki de adının çağrıştırdığı kılıç şıkırtısına kandılar; belki de “at binenin, kılış kuşanın” umuduyla seni muhalefetin tepesine oturttular. Dediler ki “bunun narasından bile korkarlar!” Ama sen bırak narayı miyavlamayı bile beceremedin gitti birader!
Sana kızmak mümkün değil. Sövülür mü hiç emir kuluna? Efendisine kızıp uşağı dövenlerden kaltabanı yoktur; arasan da bulamazsın bizim yörede böylelerini.
“Yüksel ki yerin bu değildir; Dünyaya geliş hüner değildir!” demiş Kemal’in Namık’ı! Sen de onun sesine uyup bir yükseldin pir yükseldin! İyi hoş da, devirdiğin çamları, sağa bakıp önündekini sollamaya kalkışmanı, her ağzını açtığında sana payanda olanların “eyvah gene neler saçmalayacak!” diye dizlerini dövmelerini ne yapacağız?
Bilmemek ayıp değil. Amma bilmediğini bilmemek ayıp ki ne ayıp! Hani diyorum bir öğrensen de sonra konuşsan... hani diyorum hepsi topu beş on maddeden oluşan bir metni ezberlemek zahmetine katlansan da, olmayanı oldurmaya çalışmasan, hani diyorum üç beş kelimeyi yan yana getirip de düzgün bir kelam etsen, biz de oh be hele şükür diyebilsek! Ama sen her ağzını açtıktan sonra önce bir şaşkınlık ardından da bir kahkaha...eski tas eski hamam, bildiğini de o eski tellak işte!! Hepsi bu!!
Yenilen pehlivan güreşe doymazmış, anladık da... ya iyi niyetli nice insanı devşirip bir sırtı minderden kalkmayanlar mangası kurmana ne demeli? Hadi kendine acımıyorsun, bari onlara acı!
Her davaya baş koyan senin gözünde sersemdir. Her anlayıp inanansa kördür! Sen bir fikre bağlananın, bir amacın peşinde koşanın, azılı düşmanısın...
Referandumlar gelir geçer, seçimler de. Provakatörse yaptığı provakasyonlarla kalır bir başına sonunda. Sandık onun için yenilgilerden örülmüş kefenini sırtına geçirip içine kıvrılarak yattığı bir bir tabuttur artık. Ne ona umut bağlayanlar kalmıştır ortalıkta ne de onu dinleyen. Gün gelecek üç beş şakşakcıyla, yalamaktan dili şişmiş beş on çaresiz kalacak yanında...O zaman belki aklın başına gelir, köşene çekilir ve ta ne zamandır yapman gerekeni yapar ve susarsın!!