Cumhurbaşkanlığı Beştepe Külliyesi’nde yüz ağartıcı iki ödül töreni vardı.
Çarşamba günü Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri, dün de TÜBİTAK ödülleri verildi.
Her iki ödülün haberleri gazetelerde yer aldı.
Ödül alan sanatçı ve bilim adamlarının bugüne kadar ortaya koydukları eserleri, çalışmaları öğrenmek, gelecekte ortaya koyacaklarını da takip etmek düşüyor bize.
Dün, sosyal bilimler alanında ödül alan Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Heper’i ‘devlet sistemi’ üzerine çalışmalarıyla tanıyoruz.
Çalışmalarının önemli bir kısmının İngilizce olması eksiklik; bunu gidermek de yayıncılara düşüyor.
Türkiye’nin, Osmanlı’nın, Selçuklu’nun devlet yapıları, yerlerine geçtikleri diğer devletlerin yapılarıyla etkileşimleri; coğrafyalarında yaşayan toplumlarla etkileşimleri ve bunların yeni devlet yapılarını nasıl etkilediği Prof. Heper’in çalışmaları okunmadan tam anlaşılamaz.
Ve Cumhuriyet’i kutsamak adına Osmanlı ve Selçuklu’yu ‘küçültme’ çabaları ile Osmanlı ve Selçuklu’yu kutsamak adına Cumhuriyet’i ‘değersizleştirme’ çabalarının bir ‘cehalet’ ve/veya ‘operasyon’ olduğu da…
Bu birikime sahip bir bilim adamının, ödül töreninde yayınlanan röportajında söylediklerini kayda geçirmek istedim:
“Türkiye giderek çok önemli bir ülke oldu. Demek ki, Türkiye’yi bu hale getiren birtakım kimseler var. 15 Temmuz başarılı olsaydı, Türkiye için çok çok fena olacaktı, devlet sistemi çökecekti.”
* * *
Türkiye’nin ‘giderek çok önemli bir ülke olması’nın bir sonucu da aynı gün yaşandı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “Ankara ve Moskova’nın garantörlüğünde” Suriye’de ateşkes anlaşmasına varıldığını açıkladı.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı da, ateşkesin ‘bütün Suriye’yi kapsadığını ve BM Güvenlik Konseyi tarafından terör örgütü olarak kabul edilen grupların mutabakat dışında olduğunu duyurdu.
Ateşkesin, yani çatışmasızlığın takibini de Türkiye ve Rusya birlikte yapacak; iki ülke ateşkesin sürmesi için ‘sahadaki silahlı gruplar üzerindeki nüfuzlarını’ kullanacak.
Suriye’deki en önemli 7 muhalif grup, Türkiye’nin arabuluculuğunda iki aydır Rusya heyetleriyle görüşmedeydi.
Görüştüğüm Dışişleri kaynakları, ateşkesin sağlanması halinde Kazakistan’ın başkenti Astana’da yapılacağı duyurulan ve muhalifler ile Suriye rejimini bir araya getirecek toplantı da kesinleşecek. Tarih olarak şimdilik ‘kısa süre içinde’ deniliyor.
Astana buluşması, BM gözetiminde başlatılan Cenevre görüşmelerinin de seyrini belirleyecek.
Bu anlaşmanın ortaya çıkardığı iki önemli sonuç;
- Barış için, bölgenin etkin ülkelerinin bölgesel konularda ‘uluslararası toplum’dan bağımsız girişimlerinin başarılı olabileceği görüldü.
- ABD, AB ve AB’nin önde gelen ülkelerinin Suriyeli muhaliflere ‘destek’ sözlerini tutmamaları üzerine Türkiye inisiyatif aldı ve muhaliflerin garantörü oldu.
Buna rağmen Türkiye, ateşkes sonrası geçiş dönemi ve Suriye’nin yeniden yapılanmasını sağlayacak barış sürecinde BM ile birlikte yürünmesi görüşünde; Astana buluşmasında BM’nin de olmasını istiyor.
Kaynaklar, ABD ve AB’nin de sürece dahil olmak istediklerini belirtiyor.
Ancak Türkiye için ‘sorun’ olan PKK/PYD/YPG’ye yönelik destekleri ‘şimdilik’ buna engel.
Özellikle ABD’nin PYD konusunda bir karar vermesi gerekiyor.
Ateşkes anlaşmasında DAEŞ, Nusra gibi örgütler ‘kapsam dışı’, ancak PYD’den söz edilmiyor.
Kaynaklar, Türkiye’nin PKK/PYD/YPG konusundaki tutumunun Rusya tarafından bilindiğini, sahada DAEŞ’le mücadele sırasında ‘herhangi bir gruptan’ gelebilecek saldırı veya tehdide karşı Türkiye’nin karşılık vermesini engelleyecek bir durum olmadığını vurguluyor.
Zira Rusya da, ABD ve AB ülkeleri gibi Türkiye’nin NATO müttefikleri de PYD ve bağlı örgütlerin aslında PKK olduğunu biliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün TÜBİTAK ödül töreninde söz ettiği, NATO Teröre Karşı Savunma Mükemmeliyet Merkezi’nin yıllık dergisinde yayınlanan ve Suriye’de PYD saflarında ölen teröristlerin aslında PKK’lı olduklarını ortaya koyan ‘Dead men tell no lies/Ölüler yalan söylemez’ başlıklı makalede de belirtildiği gibi.
Peki masada Esad da olacak mı?
Financial Times’ın yayınladığı, bir Rus hükümet danışmanının sözleri buna cevap gibi: “Esad esnek olabilir. Siyasi sürece dahil olması için pozisyonunda bazı değişiklikler yapması gerektiği de kendisine söylendi.”
Türkiye giderek önemli bir ülke oldu ve bunu sağlayan birileri var…