1923’ten bu yana yaşamadığımız, yaşayabileceğimizi de pek düşünmediğimiz kalleş bir suikastle karşılaştık. Rus Büyükelçi Andrei Karlov, Türkiye Cumhuriyeti topraklarında öldürülen ilk büyükelçi oldu. Saldırı Rusya’ya görünse de, geçmişinde imparatorluk bulunan kadim bir millet olarak esas muhatabın kendimiz olduğunu çok iyi biliyoruz. Ruslar güçlü devlet geleneğine sahiptir. Eğer Çavuşoğlu, muhatabı Kerry’e, “bu suikastın arkasında FETÖ’nün olduğunu Türkiye ve Rusya bilmektedir” demişse, geleceği asıl düşünmesi gereken Amerika’dır. Koruyup kolladığı, hatta NATO müttefikinde darbeler yaptırmaya kalktığı bir örgütün işi, Rus büyükelçisini öldürmeye kadar vardırmasını yarın, Moskova’ya nasıl anlatacak, anlatamaz.
Andrei Karlovsuikastı, 1’inci Dünya Savaşı’nı başlatan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliaht Prensi Ferdinand’ın Saraybosna suikastına benzer mi, eğer arkasındaki FETÖ varlığı, Türk ve Rus istihbaratları tarafından kuşku götürmez şekilde belgelenirse benzer, çünkü Rusya, konuyu doğrudan ABD’nin kendi büyükelçisini öldürmesi olarak algılayacaktır.
Bu, 1’inci Dünya Savaşı benzeri bir askeri hesaplaşmaya yol açar mı, çok zor ama dünya, artık bu işe bulaşanlar ve bu kişilerin arkasında duranlar için çok güvensiz hale gelecektir, Ruslar, bize benzemez, dünyanın dört bir yanında elleri kolları çok uzun istihbarat hücrelerine sahiptirler ve tahmin edilemeyecek ölçüde pervasız davranabilirler.
Soğuk Savaş yıllarını yaşamış bir kuşak olarak bu konuda deneyimliyiz, Ruslar önce konuyu kamuoyu gündeminden hızla düşürür, sessizlik çemberi içine alır, kendileri için uygun bir zaman dilimi içinde hiç beklenmedik karşı işlemler yaparlar.
Bekleyip göreceğiz...
İç savaş meselesi
Bu ülkede çıkmayacak. Hesabını buna göre yapan kim varsa, parasını, emeğini boşa harcıyor, masum insanların kanı üzerinden umutsuz bir oyunu sürdürmeye çalışıyordur.
Çoğunluğun devleti ile bütünleştiği, devletin de çoğunluğun taleplerini yerine getirmede zayıflık yaşamadığı toplumlarda iç savaş çıkmaz. Çoğunluk, devlet güçlerinin marjinal unsurun hareketlerine dönük harekatını izler, tatmin olursa, harekete geçmez.
Türkiye için asıl risk, 2013 başı ile 2015 sonu arasındaydı, çünkü devletin önemli bir bölümü, terörle mücadelede zafiyet yaratan unsurların kontrolü altındaydı, sokaktaki insan, özellikle 15 Temmuz sonrası yaşanılan hızlı temizlikle birlikte asker-polis güvenlik güçlerinin hızla kendine geldiğini izliyor, neden ortalığa dökülüp memleketini ateşe versin, geçiniz.
Ayrıca, bu ülkenin insanları, PKK’nın Kürt komşusunu temsil etmediğini 90’lardan bu yana biliyor, şimdi mi etnik bir kavganın zorlanan rotasına girecek, bunu da geçiniz.
PKK marjinal bir harekettir
Avrupalılar önemsiyor olabilirler. Avrupa ve Amerika’daki lobilerin içimizdeki devamcıları da onların ağzından PKK’ya bir halt sanıyor olabilirler.PKK, Türkiye’nin kadim ve bilge gücü karşısında zavallı bir örgüttür...
Sürdürdüğü mücadele, dev bir uçak gemisine sahil muhafaza botu ile saldırmaktan öte bir anlam ifade etmez...Bir uçak gemisine sahil muhafaza botu ile saldırırsanız o gemide ufak bir hasara yol açar mısınız, evet ama uçak gemisi bundan hiç etkilenmeden yoluna devam eder, bir kaç saniye içinde de saldıranın tozu bile kalmaz.
PKK 40 yıldır saldırıyor, evet, canımızı yakıyor, şehit evlatlarımızın acılarını yaşıyoruz ama Türkiye rotasını bozmadan ilerleyen bir uçak gemisi gibi devam ediyor.
Zaten, bu örgüt, Suriye ve Irak’ta, Amerikan desteğinde ele geçirdiği yerleşim birimlerine kendini korumak için emperyalistin bayrağını çektiğinden bu yana, bu ülke insanının gözünde bitmiştir, marjinal bir harekete dönüşmüştür. Karşılaştığımız canlı bombalar bu sürecin sonucudur, halledilir.
Kadim Anadolu medeniyeti, emperyalist işbirlikçisi bir örgütün bombaları ve sivil sözcüleri nedeniyle birbirine düşmez, o kadar...
SON SÖZ ABD VE AB’YE: Önce kızıyordum, şimdi hallerine acımaya başladım. Bir süper güç ABD ve onun ayrılmaz parçası Avrupa Birliği... Ortadoğu’ya bakıyorum, tek dostları (İsrail’i bir kenara koyun) PKK!.. Bu kadar güçlü bölgesel aktörün içinde geldikleri nokta bir terör örgütü ile yoldaşlık!.. Moskova’daki Türk-Rus-İran buluşması... Batı diplomasisi açısından skandal bir yıkımdır. ABD-AB ittifakının devre dışı kaldığı Suriye’de üçlü garantörlük sisteminin ne anlama geldiğini anladılar mı sanmam, çünkü artık devlet adamı yetiştiremiyorlar...