Bu Ramazan niye hiç ‘oruç tutmayanı dövüyorlar’ haberi çıkmadı malum medyada, diye düşünürken baktım, bitip tükenmeyen, yıllar geçse eskimeyen bir “klasik” Mayıs ortasından beri beyhude sündürülmekte.
Neymiş? Bursa’da şehir içi ulaşımında kullanılan hafif raylı sisteme, kadınlara öncelik tanıyan bir vagon eklenecekmiş!
Bursa medyasına göre, Otosansit durağı metro girişlerine “bayan yolcularımıza öncelikli vagon” yazıları bile yerleştirilmiş!
Pembe otobüs, çiçekli metrobüsle başlayıp kadınlara negatif ayrımcılık, bunlar yobaz kardeşim’le devam eden bir tartışma, ufaktan çalkalanmış sosyal medyada!
CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Kayışoğlu, hemen muhalefet görevini yapıp hatta, ezberini irad etmiş: “Biz bu zihniyeti biliyoruz. Kadınları toplumsal hayatın dışına iterek kadınların sorunlarını çözemezsiniz”.Bursa Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Şirketi Burulaş açıklamış da durmuş: “Talep vatandaştan geldi”, “negatif ayrımcılık yok, kadınlara öncelik var”…
Ama nafile. Verim alınamamış. Komedyen Cem Yılmaz'ın komedyen olmak isteyen abisi Can Yılmaz’ın attığı tivitten medet umulmuş o yüzden. İBB Beyaz Masa da açıklama yapmış “çalışmalarımız sürüyor” mahiyetinde ama yine olmamış.
Tam bir “nerde o eski Ramazan manipülasyonları!” durumu.
Eskiden ne güzel, Türkiye laiktir, başörtülüye her yer kamusal alan, şeriat buraya gelmesin, dindarlar İran’a gitsin, şeklinde cereyan eden tartışmalarımız vardı. Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’a Büyükşehir Belediye Başkanı olmasıyla başlayan “Bu dinciler kadınları çarşafa sokacak, etek giyenlerin bacaklarına kezzap atılacak” tezviratı her yıl hırsla tekrarlanırdı.
Malzeme yokluğundan şimdilerde en fazla “yaşam biçimi savunusu” deniyor. Ama onun da alıcısı yok.
***
Ben bu tatsız tuzsuz “pembe otobüs” tartışması kıvam bulsun istiyorum. O yüzden Başkent Kadın Platformu ve İlk-Der’in zahmet edip kaleme aldığı açıklamayı şuraya alıyorum. Kaldı ki ben de böyle düşünüyorum.
“Kadınların erkeklerle birlikte bulundukları mekanlarda maruz kaldıkları ayrımcılık, şiddet ve taciz gibi çirkin fiillere ve suçlara karşı bir çözüm olarak önerilen, kadınlara ayrı bir yer tahsis ederek koruma uygulaması, iyi niyetli bir düşünce olabilir. Hatta bazı kadınların talebine yönelik bir hizmet de olabilir.
Ancak gerçekten bir çözüm müdür?
Bizler, alanların, araçların pembe renklerle boyanıp kadınlara tahsis edilmesinin, toplumsal hayatta karşılaştığımız sorunlara karşı köklü bir çözüm olacağını düşünmüyoruz. Aksine bu uygulamaların, öncelikle maruz kaldığımız sorunun doğru tanımlanmasını engelleyeceğini düşünüyoruz.
Sorun kadınların erkeklerle bir alanı paylaşması değildir! Sorun kimi erkeklerin, yaptıklarının yanına kar kalacağı düşüncesi ve tecrübesiyle, kadınlara karşı şiddet ve taciz gibi suçları rahatlıkla işlemeye cüret edebilmeleridir.
Bu yüzden çözüm de, kadınları tecrit etmek değildir. Biliyoruz ki kadınlar tecrit edildikleri, hatta yuva diye sığındıkları mahrem alanlarda bile bu tür saldırılara maruz kalabiliyorlar.
Üstelik, kadınların kıyafetlerine, hal ve hareketlerine bakarak sürekli namuslu/namussuz kadın ayrımının yapıldığı bir ülkede, tecrit edilmiş alanları kullanmak istemeyen kadınlar için çok daha büyük bir tehdit ortaya çıkacaktır.
Pembe alanların, kadınların küçük bir kesimini rahatlatması muhtemeldir, ancak geriye kalan çok daha kalabalık bir kesimini damgalama ve tacizlere daha açık hale getirme riski çok yüksektir. Bu sebeple, kadınları şiddetten, tacizden koruma ve onlara güvenli alanlar sağlama iyi niyetiyle düşünülmüş olsa da, bu tür uygulamaların zararının faydasından büyük olacağına inanıyoruz. Üstelik bu uygulamayla kendilerine potansiyel tacizci muamelesi yapılmasından erkeklerin de büyük rahatsızlık duyacağını düşünüyoruz.
Biz kadınlar pembe alanlara sıkışmayı değil, her alanda güvenli ve huzurlu bir şekilde bulunabilmeyi istiyoruz.
Kadınların değil; kötü niyetli, kötü fiilli erkeklerin tecrit edilmesini, ıslah edilmesini ve kadınlarla bir arada insana yakışır bir şekilde yaşamayı öğrenmelerini istiyoruz!”