Bizim köye henüz asfalt, otobüs gibi şeylerin çok uzak olduğu yıllarda, nadiren şehre inen komşumuz Mazbut Emmi, işi bitince bir lokantaya gitmiş.
“Değişik bir şey”yeme niyetindeymiş. Garsonun “Ne verim hacıma” diye başlayıp hızlıca saydığı yemek çeşitlerinden, o güne kadar hiç duymadığı “Menemen”i istemiş.
Merakla beklediği yemek önüne gelince, “Ya bu bizim gafete aşı” diye zıplamış…
***
Son dönemdeki ateşli sistem tartışmaları bana hep bu nostaljiyi hatırlatıyor.
Bu parlamenter sistem meğer ne mükemmel bişeymiş!.. Biz galiba haksızlık etmişiz!..
Ya siz nerede yaşıyorsunuz?..
Bu, gerçekten bu kadar mükemmel bir sistemse bize yaklaşık bir asırdır patinaj çektiren, koynunda bin bir çeşit entrika besleyen şey neydi o zaman?
Parlamentoyu bile kullandılar
“Sistemli” yıllarımızın başına dönersek, zaten ilk 27 yıllık “CHP devleti” döneminde, demokratik bir parlamentodan bahsetmek kadar saçma bir şey olamaz.
1950’den itibaren ise parlamento ne zaman “milletin meclisi” olmaya teşebbüs etse iç ve dış vesayet odakları devreye girmiş ve sistemi hizaya sokmuştur! Daha da olmadı (1960 ve 80’de olduğu gibi) sistemi resetleyerek; zoraki fabrika ayarlarına döndürdü!
Milletin, ülkeyi oylarıyla demokrasiye götürme çabaları her seferinde açık ve ambalajlı darbelerle, muhtıralarla, siyaset müessesesine yargı yoluyla verilen ayarlarla, medya üzerinden gönderilen “Ya bizim olur, ya da kara toprağın” misali mesajlarla bertaraf edildi.
Hatta kendilerine has bu “ucube parlamenter sistem”i muhafaza etmek için parlamentoyu bile vesayet aracı yapacak kadar ileri gittiler.
Nitekim 2007’de, “Çankaya’ya başörtüsü çıkmasın, sistem bizden uzaklaşmasın” diye, uydurdukları bir “367 vesayeti” ile parlamentoyu etkisiz hale getirdiler.
Ancak bu “367 harakirisi”ne büyük bir tepki gösteren halk, ağır yaralı bu parlamentoyu kızağa çekti, cumhurbaşkanını seçme görevini de kendi üzerine aldı.
Durum böyle iken, "Bizim yüz yılda olgunlaştırdığımız bir parlamentomuz var" diyen kişinin aklından zoru olmalı.
Be hey zemberek zekalı, bahsettiğin “olgun parlamento” çürüdüğü için halk onu tekavüte ayırdı, sen uzayda mı yaşıyorsun?
Bu kimin sistemi?
Son günlerde çok duyduğumuz ambalajlı yalanlardan biri de "Parlamentoyu da bu millet seçiyor" sözüdür.
Görüntü olarak millet seçiyor da, o parlamento kimin amaçlarına hizmet ediyor, o önemli…
Çanakkale’de Kilitbahir’i aşamayanlar yüz yıl boyunca parlamenter sistem denilen “vesayet evi”ni İngiliz anahtarı ile açarak amaçlarına ulaşmaya çalıştılar.
Bu İngiliz buluşu “ithal sistem”i millileştiremediğimiz için halkımız, “parlamento oyunları” için oyuncu seçip gönderen zavallılar konumunda kalmıştır.
Öte yandan hesap vermek zorunda olduğu halk ile, değiştiremediği vesayet senaryoları arasında tost olan parlamenterlerimiz de bu sistemin en büyük mağdurlarındandır.
Durum böyle iken, "Bu parlamentoyu da millet seçiyor" demek, yüz yıldır devam eden bu sömürünün bir parçası olmaktan ibarettir.
***
Bu değişiklik Türkiye’yi ilk defa milli bir yönetim sistemine kavuşturacak, yedi düvele ve içerdeki devşirmelerine sistemin kapılarını kapatacaktır.