28 Aralık 2018 Cuma günü Ertuğrul Özkök mütedeyyin kesime sitem eden bir yazı kaleme aldı.
Yaşar Nuri gibi hocalar sayesinde Kuran meali okumaya ve Kuran’ı anlamaya başladığını ama Kuran’ı kendilerine okutan ilim erbabına yöneltilen tehditler karşısında mütedeyyin ve muhafazakar kesimin tepkisiz kaldığından şikayetle, “Bizlere Kuran okutturan insana niye kızıyorsunuz?” diye yazdı.
Öncelikle, kimden gelirse gelsin kime yönelik olursa olsun tehdit, aydın insanların tevessül edeceği bir yöntem olamaz/olmamalıdır. Bu bağlamda Özkök’e katılırım.
Ancak bahse konu ettiği tehdidin gerekçesini Özkök doğru tespit etmiyor.
Hemen belirtelim ki, andığı akademisyen, Kuran’ı seküler kesime okuttuğu için değil Kuran’ın Allah kelamı olmadığını iddia ettiği için o tepkiye maruz kalıyor.
Gerekçe ne olursa olsun tehdidi ve ihkak-ı hakk yöntemini ben asla onaylamıyorum tehdit edenlerin yargıda hesap vermeleri gerektiğini savunuyorum.
***
Ancak Özkök’e katıldığım bir nokta daha var ki o da, seküler kesime Kuran okutanların önemli bir misyon ifa ettikleridir.
Aykırı görüş serdedenler her alanda sivrilirler . Hele de reyting peşinde olan medya özellikle ilahiyat alanındaki bu aykırı fikirleri gündeme getirmeye bayılır.
Dindar kesimin kabul etmediği bu çıkışlar seküler kesim tarafından desteklenir!
Seküler kesim aykırı hocaları rehber edinirler. Bu arada farkına varmadan da din hakkında bilgi edinmiş olurlar. Çünkü aykırı hocalar tüm aykırılıklarına rağmen İslam derler, Kuran derler, Peygamber derler.
Seküler kesim içindeki kimi önyargısız insanlar zaman gelir bu sayede dini öğrenmeye ve yaşamaya başlarlar. O aykırı hocalar o samimi insanların hidayetine vesile olurlar.
***
Yaşar Nuri merhum o aykırı hocalardan biriydi. Dindar kesimi eleştirerek hatta saldırarak dinden bahsettiği için seküler kesimin medyasında yazmış, konuşmuş dolayısıyla yüzbinlerin din ile ilişkisini sağlamak gibi önemli bir misyon ifa etmiştir. Bunu hayattayken de vefatından sonra da açıkça yazanlardan biriyim.
Kendisiyle zaman zaman görüşürdüm de. Hatta Atatürk’ün yazdırdığı bilinen Elmalılı tefsirinin okullarda zorunlu din dersi olması hususunda aynı fikirdeydik!
Yaşar Nuri merhumla aynı dönemde mecliste vekildik. CHP’den istifa edeceğini duyunca kendisiyle konuşmuş ve CHP’de dinden bahseden birinin bulunmasının ülkedeki sosyal barışa büyük katkı sağlayacağını dolayısıyla istifa etmemesini tavsiye etmiştim ama o, “Kuran nefreti iliklerine kadar işlemiş bir yönetim var” diyerek istifa etmişti!
***
Fakat şunu hatırlatmalıyım ki, Yaşar Nuri, Özkök’ün andığı akademisyen gibi düşünmüyordu. Kuran’ın Allah kelamı olduğunu söylüyordu.
O akademisyenin Yaşar Nuri mealini de şiddetle eleştirdiğini tahminim Özkök bilmiyor!
O akademisyen de bugün ‘Kuranın manasının Allah’a ama lafzının peygambere ait’ olduğunu söyleyerek Kuran ve Peygamber hakkında müminleri şüpheye sevk ettiği gerekçesiyle eleştiriliyor!
***
Bugün tedavülde olan Matta, Yuhanna, Markos ve Luka metinleri Hz. İsa’ya vahyedilen İncil olmayıp 325 senesindeİznik konsülünde sonradan yazılmış yüzlerce İncil arasından seçilen metinlerdir. Bunlar hakkında insanlar yazdığı için tarihselcilik yapılabilir.
Kuran hakkında yapılamaz.
Çünkü Kuran Hz. Peygambere lafzıyla indirilmiş Allah kelamıdır, Peygamber kelamı değildir. Manası Allah’dan, lafzı Peygamberden olan kelama hadis-i kutsi denir ki o da Kuran hükmünde değildir.
Hülasa, tepkiler seküler kesime Kuran okuttukları için değil Kuran’ı beşer kelamı saydıkları içindir!
Kuran’ı seküler kesime okutanlara da kızmak değil teşekkür etmek gerekir!