Bilenler vardır, ben bu kadarını yeni öğrendim.
Dünyada önemli bir ‘Alman diasporası’ var.
Önemli bir kısmı eski Sovyet blokundaki Doğu Avrupa ülkeleri ile Kazakistan ve Ukrayna’da olmak üzere 42 ülkede 7,5 milyon Alman yaşıyor.
Almanya, 3 bakanlık, 6 resmi kurum ve çok sayıda vakıf ve dernek üzerinden, bu ülkelerdeki Almanlar’ın ‘anaokulundan itibaren’ Almanca öğrenmesi, Alman kültürünü yaşatması, Almanya ile bağlarını koparmaması ve Almanca’nın ‘azınlık dili’ sayılması için çalışmalar yürütüyor.
Amaç, ‘yurt dışında yaşayan Almanların asimile olmadan bulundukları ülkeye uyum sağlaması’…
Bu cümle tanıdık gelmiştir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Almanya’da Türklere “Önce Türkçe sonra Almanca öğrenin; asimile olmadan entegre olun” çağrısı yapmıştı.
Ama Almanya ayağa kalkmıştı!
Türkiye’de bile -turizm ve iş amaçlı yerleşik Almanlardan başka bir Alman nüfus bulunmamasına rağmen onlarca Alman vakfı, derneği, okulu, hatta üniversitesi var.
Almanlara göre, bu kurumlar ‘Almanya-Türkiye ilişkilerinde köprü’ işlevi görüyor!
Ama Almanya’daki Türklerin Türkçe ve Türk kültürünü yaşatması, Türkiye ile bağlarını koparmaması ‘uyumsuzluk’!..
Aynı şekilde;
Yurt dışı Almanlar, Almanya’da hem genel hem de Avrupa seçimlerinde oy kullanabiliyorlar. 2014’te Romanya’da Alman asıllı Klaus Johannis cumhurbaşkanı seçildi ve Berlin’den açık destek aldı.
Ama Almanya’daki Türk seçmenlerin Türkiye seçimleri için oy kullanması; AK Parti ve Erdoğan’a destek vermeleri kriz nedeni oldu!..
Bu hastalıklı bir politika.
***
Bu hastalık, Almanya’da futbol yıldızı Mesut Özil’in, diğer Alman futbolcular İlkay Gündoğan ve Cenk Tosun’la birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan'la Londra’da görüşmesiyle yeniden su yüzüne çıktı.
Türk Milli Takımı yerine Almanya’yı tercih eden; Alman formasıyla 92 milli maçta 23 gol atan; Real Madrid ve Arsenal transferleri (70 milyon euro) ile ‘tüm zamanların en pahalı Alman futbolcusu’ unvanını alan Mesut Özil ‘yeterince Alman’ bulunmadı!
Özil’in “Almanya’ya bağlılığı” sorgulandı; “Erdoğan’la görüştüğü için özür dilemesi” istendi.
Özil ise geri adım atmadı, Alman milli takımından çekildiğini açıkladı.
Benim dikkatimi çeken nokta şu;
Özil’in bu harika tavrı, tartışmanın seyrini değiştirmeye başladı.
Hala “Neden özür dilemedi, kurban rolü oynuyor” diyenlerin sesi yüksek çıksa da, gölgede ‘olumlu’ tepkiler var.
Mesut Özil’e ilk ırkçı tepkiyi gösteren Futbol Federasyonu Başkanı Reinhard Grindel’e yönelik ‘sorgulayıcı’ sesler yükseliyor.
Merkel hükümeti ve iktidar ortağı ayrı ayrı Özil’i savundu.
Yakında Özil’e karşı ırkçı tepkilerin sorgulandığı, ‘Türk-Alman’lar tartışmasında özeleştiri içeren açıklama ve haberleri daha çok duyarsak şaşırmam.
***
Almanya’nın ‘Türk-Türkiye’ politikalarında normalleşme işaretleri bunlarla sınırlı değil.
Maliye Bakanlığı, Türkiye’ye yatırım yapan Alman şirketlere ‘Hermes’ adlı devlet kredi garanti fonundan verilecek desteğe koyduğu 1,5 milyar euro sınırlamayı kaldırdı.
Alman Dışişleri Bakanlığı da, “Türkiye’ye yönelik seyahat uyarısının kaldırıldığını” açıkladı.
Alman tur operatörleri, bu yıl 5 milyonun üzerinde Alman’a Türkiye paketi sattı. Bu rakam, 2015'teki 5,6 milyonluk rekora yakın.
Son zamanlarda Alman medyasında yer alan, Almanya’daki FETÖ’cülere ilişkin ‘onlar da sağlam pabuç değil’ mesajlı haberleri de bir yere koyun.
Son söz;
Almanya ‘Türk’ ve ‘Türkiye’ politikalarını hemen değiştiremez, değiştirmez.
Ancak;
Birçok işaret ‘böyle de sürdürülemeyeceği’nin anlaşıldığını gösteriyor.
Bu yönde gelecek yeni ‘mesaj içerikli adımlar’ Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu yıl içinde Berlin’e bir ziyaret yapmasının gerekçelerini de oluşturabilir.