Kusur bulacak halimiz yok; her iki taraf da maça istekli/tempolu/coşkulu başladı. G.Saray iyiydi, Osmanlı’nın da ondan aşağı kalır yanı yoktu... Lig sıralamasında; düşme hattına teğet geçen 15’inciliği, G.Saray’a kafa tutmaya engel olmadı. Golü yedi ama, o gole cevap verecek fırsatlar da üretebildi.
Feghouli, golü tam da attığı noktada, bir kaç dakika önce acayip bır fırsat kaçırmıştı. Kaleye bir metre mesafeden paralel giden topa, kıl payı mesafe kalaya kadar yetişememişti. Düştüğü yerden, “Bir santimle kaçırdım” der gibi işaretler yaptı. Hem orada üzülmüş, hem az sonra aynı noktadan attığı golle çok sevinmişti... Tribünlere doğru koşup öndekilere uzattığı elleri, ne kadar hırslı olduğunun görsel belgeseliydi. Açıkçası, onu Terim öncesi hiç böyle görmemiştik.
***
Her iki takımın da; futbol oynamaya özenli tempoları, maçı sıradan bir lig mücadelesi olmaktan çıkardı; kalitesinin konuşulacağı bir kıvama getirdi. Her açıdan mükemmel bir ilkyarı seyrettik.
İkinci yarı başladığında, G.Saray Osmanlı akınları karşısında küçük dilini yutacak hale geldi. Ne goller kaçırdılar. Serdar, yarı penaltı sayılacak kritik noktadaki sarbest atışı; yarım daire çizdirerek güzel attı ama, auta gitti... Bir dakika sonrasında, kale dibinden topu havaya diktiler. Bir savunma hatasından ele geçirdikleri fırsatı, harcadılar. Anlayacağınız, Osmanlı başa belaydı.
***
G.Saray şaşkına dönüp, kendi oyun düzeninden kopunca; karşılık vermekte zorlandı. Osmanlı gole iyice şartlanıp savunmada büyük gedikler verince, G.Saray bundan yararlandı. Golü ikiledi ama, bu şartlarda 3 puan altın bilezik gibi kaldı.