Bodrum’da, Atatürk’ün resminin olduğu pankartı öpen kadının görüntüleri olay oldu.. Cevriye Kartal isimli vatandaş, Bodrum Belediye Meydanı'ndaki dev afişte, Atatürk’ün eline denk gelen kısmı defalarca öptü.. Hatta ertesi gün gazeteciler, görüntü alabilmek için, kadını aynı yere götürüp bir daha bir daha öptürdüler o tozlu afişi.. Muhtemelen kadının dudağında bugünlerde uçuk çıkacak ve komşuları ‘nazar değdi’ diyecek.. Nazardan değil. Tozdan.. Sokağın ortasında asılı bir pankartı ağzına sürersen uçuk da çıkar, mikrop da kapar.. Peki bu orantısız sevgi gösterisinin nedeni ne?.. Mustafa Kemal’e yapılan kabul edilemez saldırılar.. Sen Mustafa Kemal’in annesi ile ilgili ağza alınmaz sözler sarf edersen, evlât edindiği bir kızı evinin hanımı yaptığını ima edersen, bunun bir çarpan etkisi olabileceğini nasıl hesaplamazsın?.. Bir de bunun üzerine ‘Atatürk’ü koruma kanunu’ eleştirisi yaptırtıyorsunuz insana..Yahu o yasaya ben de karşıyım elbette.. Ama buna muhalefetimi, Lozan eleştirisi yaparken kullanmak istiyorum.. Gazi’nin annesine iftira atarken değil.. Dengeyi sağlayabilmek adına, eleştiriyi de sevgiyi de rasyonel zeminde tutmak şart.. “…Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir..” diyen bir lider de eminim bunu isterdi..
Atatürk’ün Doğum Günü
Bugün Ulusal Kurtuluş mücadelesinin fitilinin ateşlendiği günün sene-i devriyesi.. Her yerde 1918 Mondros Mütarekesi sonrası işgal altındaki memleket ve Gazi Mustafa Kemâl’in önderlik ettiği Kurtuluş Savaşı’na dair detaylar okuyacaksınız bugün... Ama bugün aynı zamanda Atatürk’ün doğum günü... Yani öyle kabul ediliyor... Vaktin koşulları nedeniyle Mustafa Kemal’in ancak doğduğu yılı biliyoruz... Bir de Annesi Zübeyde Hanım’ın, oğlunu sıcak bir mayıs akşamı dünyaya getirdiğini söylediğini... Sonrası Afet İnan’dan... Meğer Gazi, Afet İnan’a, 'neden bu tarih 19 Mayıs olmasın ki?' demiş... O sözün nakledilmesiyle aranan doğum tarihi de bulunmuş oluyor...
Hep aynı değil mi?
Ramazan geliyor.. Yine ekran hocaları mesaiye başlayacak. Bir televizyoncu olarak anlıyorum aslında. Tam iftar saatine ya da sahura denk gelecek ve faydalı bilgiler içeren söyleşi programlarından kaçamayız.. Sadece merak ettiğim, her sene söyleyecek yeni ne buluyor bu insanlar?.. Ya da vatandaş her sene yeni hangi konuyu merak ediyor?.. 1.400 yıldır orucu bozan haller aynı değil mi?.. Oruçluyken farkında olmadan su içtiğimizde ne oluyor, bilerek orucu yediğimizde başımıza ne geliyor, bunlar yıldan yıla iftar saati gibi değişiyor mu?..
Elektrikli fayton
O gümbürtü yine kopmaya başladı.. “..Atlar ölüyor, aç-susuz çalıştırılıyor, işkenceye uğruyor..” Vaktiyle ben de yazdım böyle yazılar.. “.. Bu atlara iyi davranın onlar bize Allah’ın emaneti..” diye.. Ama son zamanlarda yapılan protesto çağrılarını görünce işkillenmeye başladım.. Çünkü bu defa, açık açık; “.. atlı faytonlardan vazgeçelim elektrikli fayton kullanalım..” kampanyası yürütülüyor.. Bir saniye bir saniye.. Tamam icap ederse vazgeçelim atlardan, elektrikliye geçelim falan da, acaba bu protestoların arkasında, Adalar’a elektrikli fayton satacak olan şirketler falan olmasın sakın!.. Ben soru işaretini koydum, dileyen cevaplasın..