Meclis, siyasi partilerin seçim ittifakı yapabilmesine imkan tanıyan kanun teklifi için mesai harcarken siyasi arenada durum nasıl, bir bakalım.
CUMHUR İTTİFAKI: AK Parti ile MHP 16 Nisan referandumu öncesinde başlayan “Türkiye’nin âli menfaatleri için” belli konularda işbirliği yapma kararını siyasi ve hukuki açıdan olgunlaştırmış görünüyor. Ortak hareket noktaları nelerdir, her parti kendi müstakil varlığını-kimliğini nasıl korur belli edilmiş, kamuoyuna ilan edilmiş vaziyette.
Terörle mücadelede mukavemeti artırmak, ama aynı zamanda cumhurbaşkanlığı hükümet sistem değişikliğini de tamama erdirmek amacıyla oluşturulan mutabakatın adına önce “Milli Mutabakat” denildi. Çünkü motivasyon buydu. Ancak, hem sandıkta sonuç doğuracak bir işbirliğinin seçmene ve yeni sisteme atıfla adlandırılması, hem de muhalefete eleştiri malzemesi verilmemesi için olsa gerek, o isimden vazgeçildi. İttifaka “Cumhur İttifakı” dendi.
BBP’nin “ben de varım” demesiyle Cumhur İttifakı'nın, merkez ve merkez sağın üzerinde yükseleceği anlaşılıyor. Üç partinin 1 Kasım oyları (AK Parti yüzde 49,49+MHP 11,90+BBP yüzde 0,54) yüzde 50+1’i garanti etse de ittifaklara sayısal değerlerle bakmamak gerekiyor. Çünkü ittifaklar partilerin ve aritmetiğin üstünde anlamlar taşır.
Nitekim AK Parti’nin yüzde 45-50 bandında olması Cumhur İttifakı’nı otomatikman toplumun ana gövdesini oluşturan kütleye, yani merkeze sabitliyor. Bu, ittifakın en büyük avantajı. Keza Devlet Bahçeli liderliğindeki MHP’nin ve rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu emaneti BBP’nin İttifak’taki varlıkları oydan çok anlamı pekiştiriyor. Ama elbette MHP için iktidar bloğunda yer almak, BBP için Meclis’e girmek tabanlarında heyecan da yaratacaktır.
Cumhur İttifakı’nın asıl büyük avantajı ise adayı; adayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olması. Erdoğan’ın, partilerin oylarının ve hatta oy toplamlarının üzerinde kamuoyu desteğine sahip olması ise hemen tüm anketlerin ortak ve üstü örtülemeyen gerçeği. Seçmen nezdinde bir diğer artı ise ittifak çalışmalarının şeffaf ve sonuç alıcı şekilde yürütülmüş olması.
***
CUMHUR İTTİFAKI’NIN KARŞISINDAKİ BLOK: Hayır bloğu da denebilir. Ama “Hayır” onları bir bütünmüş gibi gösterse de bu bir yanılsama. Çünkü hem birbirlerinden farklılar, hem çok parçalılar.
En büyüğü yüzde 20-25 bandındaki CHP ama henüz kendi içindeki süreçleri tamamlayamadı CHP. Hafta sonu yapılacak tüzük kurultayında olası ittifaklar için tüzüğü esnetelim mi diye teşkilata soracak. Bakalım CHP sosyolojisi kendi eşiti görmediği Saadet Partisi tabanıyla bir olmaya gönül eğecek mi? CHP’nin zulmünden, hakaretlerinden, üstünlük taslamasından bezmiş SP tabanı bunca eziklemeden sonra zoraki izdivaca razı olacak mı? Bilmiyoruz.
7 Haziran’da estirdiği yalan rüzgarıyla bir miktar şişse de hendek terörüne verdiği destek nedeniyle itibar kaybına uğrayan HDP, kimsenin aleni birlikteliğe cesaret edemediği parti. Gittikçe de kriminalleşiyor. Son kurultayında PKK-YPG’nin “Afrin direnişine” (!) selam duran HDP’nin 2019’da şehitler vererek vatan savunan Türkiye halkından ne yüzle oy isteyeceği bilinmiyor. Ama CHP’nin HDP’nin oyuna muhtaç olduğu açık. O yüzden HDP ile gizli görüştüğünü yalanlıyor.
MHP’den ihraç edilmeden evvel başladığı “Ben cumhurbaşkanı olacağım” repliğini tekrar eden İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise ittifak için “olursa SP ve DP ile olsun” diyor. SP’nin son genel seçimlerdeki oyu 0.7 idi, DP’nin yüzde 0,1. İP’yi ise anketler yüzde 3 ila 6 arasında gösteriyor. Yani taş çatlasa burası yüzde 6 buçuk oluyor. Buna CHP’nin 25,31’ini, HDP’nin 10.76’sını ekleyin. Cumhur İttifakıyla rekabet edecek blok 42 küsur gibi.
Ama tabii bu dağınık bloktan bir ittifak çıkar mı? Çıkarsa kimlerden oluşur? Adı ne olur? “Cumhur ittifakına karşı olmak” dışında halka bir siyasi gerekçe gösterebilirler mi? Bilinmiyor. Dolayısıyla olursa, bu olası ittifakın aritmetik değerinin dışında ve üstünde taşıyacağı anlam da henüz tanımlanamıyor.