Bugün size öfkeli bir adamın öyküsünü anlatacağım. Hatırlatmakta gerek var mı bilmiyorum ama öyküdeki isim bilgileri tamamen benim adlandırmalarım.
Mehmet Bey 40 yaşında, kurumsal bir firmanın satış bölümü müdürü olarak çalışıyor. 14 yıllık evli ve 10 ve 4 yaşında iki çocuğu var. Eşi Esra Hanım 38 yaşında ve kurumsal bir firmada muhasebe bölümünde müdür yardımcısı.
Mehmet Bey ani öfkelenmeleri ile meşhur. Normalde çevresi tarafından işine düşkün, başkalarına yardım eden, hoş sohbet ama öfkelenmesinden korkulan biri olarak tanımlanıyor.
Kontrolsüz öfkenin maliyetleri
Esra Hanım, Mehmet’in öfkesini sevmiyor. Öfke nedeniyle çok sayıda kavgaları olmuş. Hatta iki kez boşanma noktasına gelmişler. Öfkelendiği zaman kocasının başka bir adama dönüştüğünü, kaba ve kötü konuştuğunu, eşyaları fırlatıp kapıları çarptığını hatta bir seferinde kendisine de vurduğunu ifade ediyor.
Mehmet Bey’in öfkesi özellikle trafikte açığa çıkıyormuş. Hatalı bir davranış gördüğünde camı açıp karşıdakine bağırıyor, hız dalaşına girip, sıkıştırma yapıyormuş. Esra Hanım, Mehmet Bey’le arabada iken kendini hep diken üzerinde hissediyormuş. Birkaç kere de çocuklar korkup çığlık atmışlar.
Çocuklar babalarına düşkünmüş. Ama Mehmet Bey’in öfkesinden onlarda şikayetçi. 10 yaşındaki Elif ”Babamla ne kadar iyi kalacağımızı bilemem. Bir anda her şey değişebilir. Sinirlendiğinde çok korkutucu oluyor. Babamla rahat değilim” diyor.
Mehmet Bey işyerinde hem altları hem de üstleri ile sorun yaşıyor. Daha önce öfkelenmesinden dolayı üç kez işinden ayrılmak zorunda kalmış. Mesleki becerisi sayesinde yeniden iş bulabilmiş. Satış bölümündeki çalışma arkadaşları onu becerikli ama saatli bomba olarak tanımlıyorlar. İş arkadaşlarından birçoğu ona kırgınmış. Genel müdür de ani tepkilerinden dolayı onu bir kez uyarmış.
Mehmet Bey öfkesinin çocukluktan beri olduğunu söylüyor. “Babam da benim gibiydi” diyor: “Aslında babamdan çok çektiğim için onun gibi olmamak istedim ama sonunda ona benzedim.”
Öfkelenmeyi durdurmak kolay iş değil
“Önceleri öfkeli olmadığımı haklarımı savunduğumu, herkesin anladığı dilden konuştuğumu düşünüyordum. Ama şimdi öfke kontrolümün olmadığını fark ettim. Öfkenin eşime, çocuklarıma, işime zarar verdiğini artık daha iyi anlıyorum. Aslında öfkeli davranmamak için çabalıyorum da. Fakat o kadar ani geliyor ki, olan oluyor. Sonrasında özürler dileyerek toparlamaya çalışıyorum. En azından özür dilemeyi öğrendim.”
Öfkelenilen durumlar
Mehmet Bey öfkelendiği durumları şöyle anlatıyor: “Trafikte biri beni sıkıştırdığı zaman düelloya davet edilmişim gibi geliyor. O zaman duramıyorum.”
“İş yerinde çalışanlarım raporlarını zamanında teslim etmedikleri zaman beni takmıyorlarmış, adam yerine koymuyorlarmış gibi geliyor. İşler yürümeyecek, müdürüm de bana kızacakmış gibi geliyor.”
“Eşim beni eleştirecek bir şey söylese, onun eksiklikleri aklıma geliyor. O yapmadığı bunca şeye karşı nasıl beni eleştirir diye düşünüyorum. Beni saymadığını düşündüğümde kendimi kontrol edemiyorum.”
“Çocukların aşırı sesi beni çileden çıkarıyor. Hele ödevlerini yapmadıkları zaman sanki sorumsuz birileri olacaklarmış benim hemen bu durumu düzeltmem gerekir diye düşünüyorum. Çocuklarla geziyorum, güzel vakit geçiriyorum ama gözüme batan bir şeyleri olursa sanki hemen düzeltmem gerekiyor gibi geliyor. Galiba söyleme şeklim o kadar sinirli oluyor ki ne söylediğimin önemi kalmıyor. Bunu yeni yeni farkına varıyorum.”
Bir sonraki yazımda Mehmet Bey’in öfkesini kontrol çabalarını yazacağım.