İran kendi teröristlerini, meydanlara kurduğu vinçlerde sallandırırken, bize musallat olanları el üstünde besledi.
Türkiye, İran için sıkıntıya girerken onlar Türkiye’ye hep sıkıntı verdi.
Bize, “Batıyı aramıza sokmayalım” dediler ama “batı”yı hiç aratmadılar.
Ama şimdi İran’daki operasyon karşısında sessiz kalmak, Türkiye’nin muhatap olduğu dış kaynaklı operasyonları da tasvip etmektir.
Çünkü gerekçe gösterilen pahalılık ve işsizliğin olaylardaki rolü, Gezi Parkı’ndaki ağaçların rolünden ibarettir.
İran halkının çoğunluğunu, petrol ve doğalgaz üzerinde yüzen fakirlerin oluşturduğu bir gerçektir.
Ama Amerika’nın istismar ettiği bu mağduriyetin asıl sorumlusu da kendisidir.
İsrail’e nükleer silahı teşvik ederken İran’a nükleer teknoloji bile çok görüp ambargo uyguladılar.
Sonra Suudi Arabistan’ı dövmek isteyen Obama İran’a; “Gelin anlaşalım” dedi.
Tahran’ı yanına çekip S. Arabistan’a çullandı, “Siz terörist devletsiniz, 11 Eylül mağdurlarına milyarlar ödeyeceksiniz” dedi.
“Büyük şeytan”ın ıslah olduğuna inanan İran, Ortadoğu’ya azgın boğa gibi daldı.
Ama Trump, kum saatini ters çevirerek İran’ı rüyadan uyandırdı.
Gelecek milyarların hayaliyle bölgede Şii hilalleri çize çize salınan İran, Trump’ın bu kararından sonra veresiye satan esnafa benzedi, faturayı da vatandaşa yükledi.
Ezcümle, İran bugün varlık içinde yokluk çekiyorsa bu ortamı hazırlayan Amerika ve yandaşlarıdır. Ama bu gerekçeleri kullanarak isyan başlatan da yine Amerika’dır.
Polis öldürme özgürlüğü
İran’da olup bitenler bizimkilerin de yarım kalan Gezi sevdasını depreştirmiş olacak ki, “özgürlük nakaratları”na 2013’te kaldıkları yerden tekrar başladılar.
Meğer İran halkı ile ne kadar yakından ilgileniyorlarmış.
Polis merkezine ateş açmanın, silah deposunu basmanın, “Ruhani’ye ölüm” sloganı atmanın veya İran bayrağı yakmanın; ekonomik mücadeleye nasıl katkı yaptığını da izah edebilirler mi acaba?
Veya, Beyaz Saray önünden isyana tempo tutan “evlad-ı diktatör”ün, İran’daki demokrasi mücadelesine (!) nasıl destek verdiğini...
Trump “İran’da devrim” tweetleriyle küresel kampanya başlattı.
Hadi enayiye yatalım, “İran’a demokrasi geliyor” tempolarına inanmaya çalışalım.
ABD demokrasi ister mi?
Ama ne kadar zorlasak da gitmiyor.
Bir kere ABD, bu bölgeye demokrasi gelmesini asla istemez.
Çünkü, “demokrasi içeri, ABD çıkarları dışarı” kuralı geçerlidir.
Körfez’in eyalet valilerini neden bu kadar çok sevdiklerini (!) zannediyorsunuz?
Veya en önemli müttefikleri olan Türkiye’den neden bu kadar nefret ettiklerini?..
Madem bölgenin demokratikleşmesini bu kadar çok istiyorlardı da “Arap Baharı” diye uzattıkları demokrasi havucunun peşine düşenleri neden acımadan biçtiler?
Neden Mısır’da halkın seçtiği Mursi’ye bir yıl bile sabredemediler?
Ayrıca bu yöntemle nereye demokrasi gelmiş ki İran’a gelecek?
Yaptıkları şey sadece bölüp yutmaktır.
Soros’un demokrasi vaatleri ne oldu?
Bizi arkadan kuşatıyorlar
Ben asıl bu ninnilerle uyuyanlara şaşıyorum.
Fareler, burun-kulak kemirirken “hissetmesin” diye bir taraftan da üflermiş.
Siz hâlâ kendinize gelemezseniz, “özgürlük” masalının son kurbanı İran olmayacak, sıra bize de gelecek.
FETÖ’ye vekalet vererek denediler olmadı; “Yeter” deyip kendileri daldılar; olmadı, güneyimizi teröristlerle sardılar; yine olmadı!
Şimdi İran’ı da parçalayıp Türkiye’yi arkadan kuşatmaya çalışıyorlar.
Yıllardır sınırlarımızı, kemiren obez fare, şimdi son parçaya çullandı.
Hâlâ uyanmazsanız artık özgürlüğe ihtiyacınız kalmayacak.