Galatasaray’da, uzun sakatlığı nedeniyle kadroda yer alamayan Serdar Aziz’i de sezonun yeni oyuncusu kabul ederek; toplam 8 kişiyle tamamen yenilenen ekibin, bu kadar çabuk “Takım” olmasını hayretle ve hayranlıkla karşılıyorum.
Çünkü, geçen seneki kadrosundan 8’i yenilenen hiçbir takım; sanki 5 yıldır birlikte oynuyormuş gibi, yıldırım hızıyla bu kadar bütünleşemez. Şaşırtıcı olması ve hayret edilmesi bu yüzden... İgor Tudor’un böylesine birleştirici mahareti gösterecek kadar usta/uzman/klas olduğunu düşünmüyorum. Gene de başardı...
G.Saray, 4x4 usulü dört çeker arazi otosu gibi, daldığı her yol şartında, rotasından şaşmıyor. Hemen böyle olacağı, yakın ihtimal değildi.
***
Fenerbahçe ise; yeni transferlerini devreye sokmakta, tuhaf şekilde nazlandı... Aykut hoca, onları oynatmakta hiç atik davranmadı. Valbuena ve Dirar dışında, diğerlerini neredeyse gönülsüz sahaya sürdü.
Skor zora girdiği zaman devreye nihayet sokmak istediğinde, atı alan Üsküdar’ı geçmiş oluyordu... Yenileri takıma yerleştirme ve adapte etmek konusunda niye ağır kalıyordu? Kurtarıcı diye düşündüğün adamları, baştan oynatmamanın mantığı nedir? İgor Tudor’un yaptığını sen niye başaramıyorsun?
Soru çok, cevap yok!
***
Mehmet Topal ve Souza ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar, takımın orta sahasındaki beyni değiller. F.Bahçe’nin Alexvari 10 numarası yokken; bu konuda becerikli olduğu anlaşılan Valbuena’nın, ısrarla kanatta oynatılması niye?
Takımın hızlı/etkin/olgun şekilde ileri çıkmasını sağlayacak nitelikteki becerisi, Valbuena’nın orta saha patronluğuna soyunmasını adeta mecbur tutuyor. Ama Aykut hoca; Fransız futbolcuyu bu yönde kullanabileceğini açıklamasına rağmen, tercih şansını cimri tutuyor. Evet, Valbuena görev yaptığı bölgede, elinden gelebilecek tüm çabayı ve beceriyi gösteriyor. Ama daha da verimli olabileceği alan varken, onu oraya sürmemek, F.Bahçe’ye pahalıya patlıyor.
İyi niyetlerine rağmen; Mehmet Topal ve Souza ile bu işlerin yürümeyeceği belli... Olmuyor.
Otomatik vitesin yoksa, manuel vitesi hangi kademeye getireceğini bileceksin. Elinde olanak varken, alternatif üretimiyorsan; birinci vitesle sürat yapmaya kalktığında, arabayı böyle bağırtırsın... Daha da ısrar edersen, motoru yakarsın.
Valbuena’yı al, merkeze sür ki; aracın içinde usta olduğu anlaşılsın. Fark görülsün... Ama ne yazık ki; buna karar verecek beyin, kıvrak ve yaratıcı değil.
O zaman, kendi düşen ağlamaz!