ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde yapılan bir oturuma, listede adı olmadığı halde katılıp, Türkiye’yi ve Erdoğan’ı suçlayan bir konuşma yapan Ahmet Sait Yayla isimli bir akademisyenle tanıştı Türkiye kamuoyu.. Harran Üniversitesi’nden, devletin kendisine aldığı uçak biletiyle ABD’ye giden ve daha sonra “uçağa binemez” raporu alarak ABD’de kalmaya devam eden bir FETÖ militanı.. Uzun yıllar emniyet amirliği yaptıktan sonra Harran Üniversitesi’ne geçerek burada faaliyetlerine devam etmiş bir örgüt üyesi.. Şimdi gelelim bu örgüt üyesinin asıl faaliyet alanına.. Ahmet Sait Yayla, FETÖ’nün, emniyet içindeyken, DHKP-C’nin de aralarında bulunduğu diğer terör örgütleriyle ilişkisini kuran abilerden biri.. Bu ilişki sayesinde, yıllarca DHKP-C markası altında yapılan terör eylemlerinden bir kısmı da FETÖ’nün verdiği ihalelerle gerçekleşti.. Bunlardan biri de Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın şehit edildiği Çağlayan Adliye Baskını.. Savcımızı şehit eden terörist Şafak Yayla da, işte bu profesörün kuzeni.. Hukukçu Sinan Civriz’in iğneyle kuyu kazarak çıkardığı ilişkiler ağına göre Şafak ile Ahmet Sait, kardeş torunları.. Şafak Yayla’nın büyük abisi Mehmet Yayla, 2013 yılında AK Parti’ye düzenlenen Lav silahlı saldırının faili. Diğer abisi Bulut Yayla ise DHKP-C’nin, Berkin Elvan’ın öldürüldüğü bölgesinden sorumlu yöneticisi.. Şimdi gelelim Çağlayan Baskını’na.. Mehmet Selim Kiraz, şehit edildiğinde hem Berkin Elvan hem de Gezi Kalkışması sırasında öldürülen ya da kör olan isimlerin dosyası üzerinde çalışıyordu.. Aradığı bilgiye ulaşmak üzere emniyete yazı yazıyor fakat türlü engellemelerle karşılaşıyordu.. Polis içinde bir gizli el, bu cinayetlerin çözülmesini apaçık önlüyor ve bunun üzerinden Savcı Kiraz’la adeta kavga ediyordu.. Düşünsenize katledilen savcı, Berkin dosyasını çözmeye çalışan savcı. Sahiden Berkin’in katillerinin cezasını çekmesi gerektiğini savunan biri, bu savcının susturulması yerine önünün açılmasını istemez miydi?..
Mesaj alındı!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partilerine FETÖ’nün sızmış olamayacağını açıklamış.
Bu konuda kendisine sonuna kadar katılıyoruz.. Zira CHP ile FETÖ arasındaki ilişki, “sızma” denebilecek kadar mesafeli bir ilişki değil.. Biz buna politikada “ittifak” yahut “güç birliği” diyoruz.. Sızma olduğu zaman başka bir şey oluyor.. O zaten aynı zamanda ayıp da oluyor.. Misal “sızıntı” olsaydı, Barış Yarkadaş, Eren Erdem, Mahmut Tanal gibi isimler, bizzat terör örgütü FETÖ’nün medya propaganda üssünde sabaha kadar nöbet tutarlar mıydı?.. Sızıntı deseydik eğer bu ilişkiye, siz çıkıp da “FETÖ medyasının kapatılmasını doğru bulmuyorum” gibi açık destek verebilir miydiniz?.. Açıkça görülüyor ki Kemal Kılıçdaroğlu, koltuğunu borçlu olduğu FETÖ’ye karşı Yenikapı’da iki-üç cümle eleştiri getirdikten sonra bir şekilde yeniden fabrika ayarlarına dönmüş durumda.. Merak ediyorum acaba, Artvin’deki suikast girişimi, PKK maskeli FETÖ’cülerin işi miydi ki?..
Hürriyet için özeleştiri vakti
Hürriyet Gazetesi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın, uçan tekmeci ile ilgili sözlerini manşet yapmış dün.. Bakan; “kıyafet nedeniyle yaşanmış olmasından dolayı iki kat üzüldüm” diyor.. Aslında gönderme yaptığı, 28 Şubat’ın hoyrat günlerinde kılık kıyafeti nedeniyle okuldan, işten, ordudan atılan yurttaşlar.. Kendi hayatı aslında.. Ve manşet olduğu gazete o günlerin de en önemli aktörü.. Şimdi Hürriyet için de özeleştiri vakti.. Benden sonra tekrar et Hürriyet; Tıpkı ‘şortlu olduğu için’ yapılamazsa ‘başörtülü olduğu için’ de yapılamaz...