Hakkı olduğunu düşündüğü mazbatayı alabilmek için çevirmedik dolap bırakmayan Ekrem İmamoğlu, Pazar günü Fenerbahçe stadyumundaydı.
Fenerbahçe-Galatasaray maçını izledi.
Bir gün önce de Vodafon Arena’daydı, Beşiktaş-Başakşehir maçını izledi.
Maç filan izlemedi...
Görüntü verdi...
Diğer taraftan, amigoları aracılığıyla, tribünlere, “Mazbatamı isterim” sloganları attırdı.
Biraz sabretse, daha doğrusu YSK hak ettiğine dair kararını açıklasa mazbatasına ulaşacak.
Dahası, “mazbata için delirmiş adam” görüntüsü vermekten kurtulacak.
Sabredemiyor...
İlle bir “hareketlilik” içinde...
Geçenlerde (seçimden iki gün sonra) Anıtkabir’e korsan bir ziyaret düzenlemiş, “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı” sıfatıyla deftere imza atmıştı.
Sonra “adamları” aracılığıyla, İBB binasını korsan afişlerle donatmıştı.
Cumartesi ve Pazar günü sergilediği davranışın izah edilir bir tarafı yok.
Kendi (“ille de mazbatamı isterim”) gerilimine tribünleri ortak etmek, çoğunlukla apolitik olan futbol izleyicisini taraf olmaya (daha doğrusu galeyan halinde olmaya) zorlamak hangi sorumlu yönetici davranışıyla bağdaşıyor?
Ekrem İmamoğlu ne yapmaya çalışıyor?
Meşru ve yasal süreci içinde hak etmediği mazbatayı kitleleri galeyana getirerek mi alacağını sanıyor?
Maça gitmiş...
İyi etmiş de, hangi yüzle gidiyor?
Fenerbahçe tribünlerinde otururken hiç mi vicdanı sızlamadı?
Hatırlayalım:
Futbolumuzu “zehirleyen”, insanlarda maç izleme keyfi bırakmayan malum 3 Temmuz operasyonu, öncelikle Fenerbahçe’yi düşmanlaştıran bir “Fetullah girişimi”ydi.
Maksat, önce (Fetullah’ın taleplerine olumlu cevap vermeyen) Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ı gözden düşürmek, sonra Fenerbahçe’yi kamuoyu nezdinde “şikeyle şampiyonluk elde eden takım” durumuna düşürmekti...
Fetullah’ın medyada mebzul miktar destekçisi vardı.
Hepsi de, hararetle “3 Temmuz operasyonu”nu destekliyor ve Fenerbahçe’nin aldığı şampiyonlukların “haksız” olduğunu söylüyordu.
Bu destekçilerden biri de kimdi dersiniz?
Kim olacak?
Pazar günü Fenerbahçe stadına gidip tribünlere kurulan Ekrem İmamoğlu.
İmamoğlu’nun diğerlerinden bir farkı vardı:
Fetullah’ın “kadrolu” yorumcusuydu.
İki gün önce de (yine bu köşede) hatırlatmıştım:
Hangi birim ya da kurum kendine iş edinir, bilmem... Birileri Ekrem İmamoğlu’nun Samanyolu TV’de “kadrolu yorumculuk” yaparken sarf ettiği sözleri bulup çıkarsın...
Bakalım... Ekrem İmamoğlu “hakikatte” kimmiş, bir görelim...
Benim hatırlayabildiğim şu:
Kulübünün fanatiği olarak bazı tatsız ve nahoş laflar ediyordu ama bu, dediğim gibi, “kulübünün fanatiği” kimliğine yorulabilir, dolayısıyla hoş görülebilir.
Başka “irkiltici” sözleri vardı...
Birincisi, Tük futbolunu “büyük bir komplonun uzantısı” olarak görüyordu ve istisnasız bütün bir Türkiye’nin onurunu kırmış 3 Temmuz sürecini hararetle destekliyordu.
Daha doğrusu, “futbolumuzdaki kirliliği” gerekçe göstererek Fetullahçılık yapıyordu.
Daha da önemlisi şu:
Fenerbahçe’ye “şikeci takım” diyordu. (Bunu dört yıl boyunca tekrarlayıp durdu.)
Bugün tribünlere kurulmuş, “şikeci” dediği takımın taraftarlarına mazbatasını istetiyor.
Kuldan da utanmıyor!