Alemlerin Rabbi Allah’a hamdolsun.
Türkiye dışından Müslümanlarla röportaj yaparken dikkatimi çeken bir şey var. Bu güzel insanlar, söyleşilerine ‘Bismillahirrahmanirrahim’ diye başlıyorlar ya… O anlarda, sanki Cennetten bir kapı aralanmış da üzerime bir katre esinti gelmiş gibi hissediyorum. İşte Cemalettin Latic röportajında da öyle oldu. Ben de ondan ilhamla yazıma besmeleyle başlamak istedim. Zira geçen Cuma akşamı, TürkMedya’nın ev sahipliğinde, İstanbul’un bugüne kadar gördüğü en güzel ödül törenlerinden birine şahitlik etmenin gururunu yaşadık. O gurur tablosunun manevi mimari Necip Fazıl Kısakürek üstadımız olmakla birlikte, bugün onun davasını omuzlanmış bulunan Recep Tayyip Erdoğan’dı. Necip Fazıl Uluslararası Kültür Sanat Ödülü’ne layık görülen Boşnak yazar Cemalettin Latiç’in ifadesindeki gibi: ‘’Ne güzel Necip Fazıl’ın milleti, milletin şu anki lideri, acı çekmiş ümmetimizin ümidi, ne güzel.’’
Bu yıl uluslararası hale getirilen ve dördüncüsü verilen Necip Fazıl Ödülleri, en görkemli gecelerinden birini yaşadı. Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nı dolduran Necip Fazıl sevdalıları, edebiyatta, sanatta ve fikirde Türkiye’nin birikiminin taçlandırıldığı bir geceye şahitlik etti. Kendi kurumum diye söylemiyorum ancak, hani derler ya, ‘dört dörtlük’ bir organizasyona imza attı TürkMedya… Hem televizyondan izleyenlerden, hem de bizzat törene katılanlardan öylesine olumlu dönüşler aldım ki, ben söylesem,‘kurumunu övüyor’ diyeceklere, gelen mesajların bir kısmını paylaşmak isterim. Örneğin sinema dünyasının önde gelen yönetmenlerinden biri, içinde bulunduğu camiaya şöyle sesleniyordu: ‘Necip Fazıl Ödülleri töreni ümidi tetikleyen bir geceydi. Star Gazetesi’ni, sanat çevremizi kutluyorum. Su yatağı kaybettirilmiş bir sanat havzasından, gür bir çağlayandan beslenen bir nesli varedenlere müteşekkiriz. Sanat geleceğini her şeyde olduğu gibi meşakkatle yeniden inşa eden Cumhurbaşkanımızdan Allah razı olsun. Her şeyiyle kendimizin olan bir ödül töreniydi ve sanatta neyi parlatmamız gerektiğini gösteriyordu. Komplekssiz, özentisiz, velud, özü ile barışık bir neslin ödüllendirilme meydanıdır Necip Fazıl Ödülleri. Sinemada da müstevli festivallerin, tetikçi ve güdümlü ödül törenlerinin kuyruğuna takılacağımıza kendi festivallerimizi, kendi sanat anlayışımızı var etmeliyiz.’
Bunun gibi daha bir çok mesajda, törenin zamanında başlaması, içerik, planlama ve ödüller bağlamında da övgü dolu sözler… Şunu anlıyorum ki bu ödül töreni aynı zamanda bir özgüvenin inşa edildiği meydan oldu.
***
Gecenin ‘anlamlı’ buluşmalarından ikisi de hikaye dalında ödül alan Necip Tosun ile şiir dalında ödüle değer bulunan Ahmet Murat’ın konuşmalarında ortaya çıktı. Necip Tosun, defalarca Üstat ile buluşma girişiminde bulunmuş ancak her seferinde bir mani çıkmış önüne. ‘İşte Necip Fazıl hayatta iken gerçekleşemeyen buluşma ümidi, bu ödül sayesinde gerçekleşti’ dedi Necip Tosun.
Ahmet Murat da babasının Necip Fazıl hayranı olduğunu ve daha küçük yaşta iken kendisine ezberlettiği Necip Fazıl şiirlerini bağıra bağıra konu komşuya okutturduğunu söyledi. İşte bu ödül, rahmetli babayı, Necip Fazıl’ı ve Ahmet Murat’ı yine bir araya getiriyordu.
Saygı Ödülü sahibi Teoman Duralı da ‘çizgi’sini Necip Fazıl çizgisi olarak ilan etti.
Gecenin mühim mesajlarından birini de fikir araştırma dalında ödüle layık görülen N. Ahmet Özalp veriyordu: ‘Depolarda, kütüphanelerde kapağı dahi açılmamış, ancak köklü kültür mazimize kaynaklık eden nice eserler var. O membaı ne yapıp edip gençlerimizle buluşturmalıyız.’
Ve tabi gençler… İlk Eserler dalında ödül alan Betül Nurata ve Emre Ergin… Bu ödülden kendi paylarına düşeni ‘sorumluluk’ olarak aldılar ve ‘emanete’ layık olmak için çalışacaklarına söz verdiler.
GECENİN EN DUYGUSAL ANI
‘Gençlik Ruh İşidir’ cümlesi bu yılki ödüllerin serlevhasıydı. Törene özel hazırlanan bir klipte, vatan için ömürlerinin baharında, henüz 15’inde şehit düşen Eren Bülbül’ümüzün, 16’sında cennete kanat çırpan Yasin Börü’müzün, en güzel türkülerini söylemeye hazırlanırken 22 yaşında şehit edilen Şenay Aybüke öğretmenimizin, Halil Kantarcı’mızın, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ımızın, Fethi Sekin'imizin, ekmek teknesi kamyonunu korkusuzca tankların üzerine üzerine süren çarşaflı bacımız Şerife Boz’larımızın şahsında bütün kahramanlarımızın ve şehitlerimizin aziz hatıralarına minnet ve hürmet duygularının sunulduğu video sosyal medyada da olağanüstü ilgiyle karşılandı.
GECENİN EN COŞKULU ANI
Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes. Ey kahpe rüzgar artık ne yandan esersen es…
Üstadın bu muhteşem dizelerinden hareketle, yine geceye özel olarak, Yücel Arzen tarafından ilk kez icra edilen beste de salondakiler tarafından coşkuyla alkışlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Bu kadar mı? Bir beste yetmez’ sözleri de salondakilerin duygularına tercüman oluyordu.
Necip Fazıl Ödülleri, büyük bir organizasyon... Türkiye’de hiçbir edebi ödül töreni geleneğine nasip olmayan bir sahiplenme ve coşkuyla gerçekleşiyor. Ulaşımından, Kurumsal İletişim’ine, Yazı İşlerinden Yönetim Kurulu’na yüzlerce kişinin emeği ve alınterinin karıştığı bir gece o gece. Bunca koşturma içinde istemeden de olsa sürç-i lisan ettiysek, hatalarımız olduysa affola...