28 Şubat darbesinin yıldönümü dolayısıyla birçok yerden davet alıyorum. 28 Şubat’ı anlatmamı istiyorlar. O dönemde yeni doğmuş veyahut doğmamış kardeşlerimin alâkası beni sevindirirken hâlâ ülke gündeminde darbe olması da üzüyor.
Milli Güvenlik Kurulu’nda 28 Şubat darbe kararlarının alınmasın üzerinden 23 yıl geçti. O günden bugüne neler yaşandı neler ve hâlâ 28 Şubat’ın sebep olduğu mağduriyetler, haksızlıklar ve hukuksuzluklar giderilemedi. Acılar hâlâ taze.
Geçmişte yaşanan acıları, kaybedilenleri telafi etmek tabiî ki mümkün değil ama er ya da geç adalet yerini bulursa geçmişte yaşananlar da, darbecilere karşı verilen şanlı bir mücadele sırasında yaşanması gereken hâdiseler olarak arada bir yâd edilir. Lâkin 28 Şubat’la alâkalı adalet sağlanamadığı ve bu mevzuda cemiyetin gönlü ferahlatılamadığından bizler 28 Şubat’ta yaşadıklarımızı bir hatıra olarak değil de yeni bir darbeye karşı hazırlık olunması bâbından anlatıyoruz. Ve ne yazık ki 23 yıl sonra tekrar darbe olacak mı olmayacak mı diye konuşmak zorunda kalıyoruz.
Peki neden bu haldeyiz? Neden hâlâ “Yeni bir darbe olur mu” diye birbirimize soruyoruz?
Bir tek sebep var: Darbecilerden hesap sorulmadığı için.
28 Şubat darbe davasının neticesini ve sonrasını hepimiz biliyoruz. 28 Şubat cuntasının 21 mensubuna müebbet hapis cezası verildi ama sonra hepsi evlerine gönderildi! 28 Şubat cuntasının medya unsurlarına dokunulmadı bile ve bu gazeteci müsveddeleri hâlâ medyada yer alabiliyorlar. Ertuğrul Özkök, Fatih Altaylı gibi özneler hayatlarında hiçbir değişiklik olmadan yaşarlarken, onların hedef gösterdiği insanlar hâlâ kendilerini aklamaya çalışıyorlar.
28 Şubat davasında adalet tesis edilemedi. Darbecilerden hesap sorulamadı. Caydırıcı cezanlandırılmalar yapılamadı. Ve bu ahvalde 28 Şubat’ın arkasından 15 Temmuz geldi.
Bugün ise, 28 Şubat’ın artıkları da 15 Temmuz’un artıkları da yeni bir darbe hülyası içine daldılar. Nasıl dalmasınlar ki, ABD’den bekledikleri darbe raporu (izni) geldi!
Türkiye’nin Başkan Erdoğan liderliğindeki ilerleyişinin önünü kesmek için muhakkak yeni bir hamle yapacaklardır. Bu hamleyi sadece askeri olarak düşünmemek gerekir. Batıcı Gezi ayaklanmasında olduğu gibi sudan bir sebep üzerinden halkı sokağa dökmeye çalışabilirler. Son yazımda dikkatinizi çekmeye çalıştığım futbol mevzusu gibi; bir futbol kulübünün başkanı yeni bir ayaklanma için figüran olarak kullanılabilir.
Biliyorum ki Başkan Erdoğan’ın geçen haftaki Pakistan ziyaretinde kendisine gösterilen müthiş alâkanın ve Pakistan meclisinde “İslâm dünyasının lideri” olarak takdim edilmesi birilerini müthiş paniğe sevk etti. Suriye ve Libya hamleleri de başarılı bir şekilde devam ediyor. Bu durumda düşmanın yeni bir ‘çılgınlık’ yapması kaçınılmaz gibi. Bu durumda bize düşen, sokakta yakaladığımız darbecileri evlerine göndermemek. Darbeciler bilecek ki sokağa çıktıkları an ne evlerine ne de hapishaneye girecekler, girecekleri tek yer kubur olacak!
Başkan Erdoğan yeni darbe söylentilerine karşı yaptığı açıklamayla yazımı noktalıyorum. Başkan Erdoğan gerekeni söylemiş: “Bunlar özellikle 15 Temmuz'da zaten gerekli cevabı aldılar. Ve milletimiz de bu konularda artık çok ciddi bir deneyimi şu anda kazanmış durumda. Yani böyle bir şey olduğu anda artık bizim milletimiz “kapıdan dışarı çıkalım mı çıkmayalım mı” demez. Elinde neyi var neyi yok herkes meydanlara dökülür. Bunun en güzel cevabını 15 Temmuz'da verdik. Bundan sonra da ben milletimin aynı şekilde karşılık vereceğine olan imanım kesinlikle tamdır.”