Mahallelerinin Ayşenur ablasıyla ilgili bir şeyler yazdım ya, apartta bekleyen “taraftarları” o konuşmanın (Ayşenur Arslan’ın silahlı mücadeleyi öğütleyen konuşmasından söz ediyorlar) bilmem hangi tarihte CHP karşıtı bir kanalda yayınlandığını “kanıtlama” yarışına girdiler.
Hangi kanal olduğunu biliyorum.
Şimdi CHP karşıtı ama o günlerde yedikleri içtikleri ayrı gitmiyordu.
Hem, ne fark ediyor?
Hanımefendi meşru iktidara ve “seçilmiş” Cumhurbaşkanına karşı mücadelenin ancak silahla sonuç vereceğini söylüyor.
Kanalın farklı olması CHP’yi ve adı geçen hanımefendiyi kurtarmaya yetiyor mu?
Hanımefendi benzeri konuşmaları (illegal mücadeleyi süsleyerek yedirdiği konuşmaları) CHP’nin yarı resmi yayın organı Halk TV’de de yapıyor.
Kendisi, ayrıca azılı ve kararlı bir CHP’lidir...
Bir nevi militandır...
Söyledikleri “doğrudan” CHP’yi bağlamayabilir ama CHP’de toplaşmış bir zihniyeti ele verir.
Ki bu “zihniyet”in ne olduğunu Eren Erdem, Sera Kadıgil, Canan Kaftancıoğlu ve Öztürk Yılmaz’dan biliyoruz.
Biri muhtemel bir Türkiye-İran savaşında İran’dan yana saf tutacağını söylüyor, biri “Türkiye-Suriye savaşında banko Esat’çıyım” diyor, biri (çeyrek domuzu yedi dakikada mideye indirmekle övünen şahsın karısı) PKK’ya karşı mücadeleyi “faşizm” olarak değerlendiriyor...
Eh, biri de (“Muhasebeci Kenan” namıyla maruf konsolos eskisi de) Afrin operasyonunda omuz omuza savaştıklarımızı “El-Kaideci” ilan ediyor.
Bu “zihniyet”in Ayşenur ablasından söz ediyoruz...
Meraklısı, açsın, arşivden Halk TV yayınlarına baksın...
Kendisine benzemeyene karşı nefretle dopdolu Ayşenur ablaları illegaliteyi öven kaç konuşma yapmış? Erdoğan’a karşı darbeyi meşrulaştıran hangi ilginç değerlendirmelerde bulunmuş?
Hiç kaçmasınlar, Ayşenur Arslan’ın söyledikleri CHP’yi bağlıyor...
En azından “zımnen” bağlıyor.
Efendim, konuşma bilmem hangi tarihte yayınlanmış... Şimdi mi aklıma gelmiş bu meseleyi kurcalamak?
Şimdi aklıma geldi...
Siz Akit TV sunucusunu pataklama hakkınızı tepe tepe kullandığınız için aklıma geldi.
Hep aklımda olacak ve sürekli bu meseleyi kurcalamak, tartışma gündeminden düşürmemek, silahlı mücadeleyi öğütleyen konuşmasını mütemadiyen failinin yüzüne vurmak lazım geldiğini düşündüğüm için hiç aklımdan çıkmayacak.
E, siz Nurettin Yıldız’ın 11 yıl önce verdiği fetvayı yayın mecralarınızda tartıştırıp AK Parti’yi ve bu ülkede yaşayan dindar çoğunluğu töhmet altında bırakmayı biliyorsunuz ama...
Şimdi mi aklınıza geldi “teolojik hassasiyet” geliştirmek?
Kaldı ki, Nurettin Yıldız’ın hiçbir temsil özelliği bulunmuyor.
Sadece (varsa) kendi cemaatini ve “bağlılarını” temsil eder.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eleştirel sözlerine rağmen, meseleyi hâlâ “AK Parti’nin günahları” çerçevesinde ele almaya ve tartışmaya devam ediyorsunuz.
Nurettin Yıldız hep vardı.
Kriminalize ettiğiniz fetvaları da hep vardı.
Hafiften bir “28 Şubat havası” estirmek, “din işte böyle kötü bir şeydir” algısı oluşturmak dışında hangi “toplumsal yarar”a işaret ediyor tartışmalarınız ve meseleyi gündemde tutma gayretiniz?
Nurettin Yıldız’ın fetvalarını beğenmiyorsanız (ben de beğenmiyorum), fetva ihtiyacınızı “beğenebileceğiniz” hocaefendilerden karşılayabilirsiniz.
Elinizde, her derde deva Gezi Parkı imamı var; bazı ibadetlerde tasarrufa da gidiyor, tam dişinize göre, ona müracaat edebilirsiniz.
Lütfen hocanıza gidin...
Bu meseleleri de her konunun mutlak cahili gazetecilere (yani Doğan Medya Grubu’nun maaşlı elemanlarına) değil, teologlara bırakın!