Ağustos ayında Fransa’da düzenlenen G7 toplantısına katılan ABD Başkanı Donald Trump, Batı’nın askeri darbeyle Mısır’da iktidara getirdiği Abdülfettah es-Sisi’ye iltifat etmiş!
Trump, görüşme odasında Sisi’yi beklerken odada bulunanların duyacağı şekilde “Benim en favori diktatörüm nerede" diye bağırmış. Trump’ın bu iltifatıyla muhtemelen Sisi’nin koltukları kabarırken, başta Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman olmak üzere diğer gözdelerin yüzleri düşmüştür; muhtemelen değil kesin böyledir!
Kendilerini dünyanın en gelişmiş, en ileri ülkeleri ilan edenlerin bir araya geldiği G7 zirvesine Sisi’nin çağrılması demokrasi adına bir utanç değil midir, diye sorarsanız cevabım değildir olacaktır. Çünkü, G7’nin iskeletini oluşturan ülkeler dünyaya demokrasi ihraç eden ülkeler ve siz isteseniz de istemeseniz de ayağınıza kadar demokrasiyi getiriyorlar! Demokrasiyi getirmekte o kadar hevesliler ki bu uğurda topraklarınızı işgal etmekten, kanınızı dökmekten, çoluk çoğunuzu katletmekten, ırzınızı çiğnemekten imtina etmiyorlar. Demokrasi gelsin de ne olursa olsun diyorlar!
Sisi de Mısır’da demokrasi için az kan dökmedi! Halkın oylarıyla iktidara gelen Muhammed Mursi’yi demokrasi için tehdit gören Batı’nın emriyle Sisi Mısır’da darbe yapmış, sokaklarda darbeyi protesto edenlerin üzerine cunta askerlerince açılan ateş neticesinden binlerce Müslüman şehit olmuştu. Mursi de göstermelik mahkemede savunma yaparken gördüğü işkenceler sebebiyle şehit düşmüştü. Mısır zindanlarında işkence en ağır şekilde devam ediyor. Ne diyordu idam edilen Mısırlı genç “Bize verilen elektrik Mısır’a 20 yıl yeter!” Yahu demokrasi için elektriğin lafı mı olur, 23 yaşında idam edilen Mahmud el-Ahmedi’nin söylediği de laf!.. Batı demokrasi için gerekirse tüm santralleri bize bağlar Mahmud’um, yeter ki demokrasiye zeval gelmesin; sen idam edilmişsin, Aylan bebek denizde boğulmuş, Afgan dağlarındaki bir okula ‘yanlışlıkla’ uçaktan bomba düşüp onlarca çocuk ölmüş, hiç mühim değil Mahmud’um, hiç mühim değil!.
İşkencenin yanında idamlar da Mısır’da tüm hızıyla sürüyor. Hani şu Batı’nın çok hassas olduğu idam cezası!
Bu ahval içinde Sisi en gözde diktatör olmasın da ben mi olayım a dostlar!
G7 zirvesinde yaşananlar, Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun ifâdesiyle “Evrensel ilkeler palavrasını” da göstermesi bakımından önemli. Demokrasi ihracatçıları 15 Temmuz akşamı Türkiye’de de hamle yaptılar ama Allah’ın lütfuyla Müslüman Anadolu halkı hamleyi boşa çıkardı.
58 yıl önce astıkları Adnan Menderes gibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı da yatakta basıp şafakta asacaklardı. Çok şükür ABD’deki hesap Türkiye’de tutmadı.
Yatakta basıp şafakta asamadıkları Başkan Erdoğan’ı devirmek için kimlerin kimlerle ittifak yaptıklarını, ihtirasları uğruna kimlerin hareketi bölmeye çalıştığını görüyoruz. “Evrensel ilkeler palavrasının” arkasına sığınıp Türkiye’nin bekâ mücadelesini akamete uğratmak isteyenler her türlü fikir, meşrep ayrılıklarını bir kenara bırakıp ittifak yaparken bizlere ne oluyor ki kendi aramızda kavgaya tutuşuyoruz?
Türkiye’nin de uluslararası toplantılarda “En favori diktatörümüz” diye karşılanacak bir lideri mi olsun istiyorsunuz? Tabiî ki herkes Trump gibi açık sözlü değil, “Batı’nın değerleriyle uyumlu, demokrasiyi benimsemiş” bir lider diye takdim ederler!..
“Batı’nın değerleriyle uyumlu, demokrasiyi benimsemiş” ve bu uğurda her türlü melanete hazır lider adaylarının çok olduğu Türkiye’de yarın kavga edecek hiçbir şeyimiz kalmayabilir, herkes aklını başına alsın!..