Bir vakitte, seçim çalışmaları sebebiyle Trabzon’un köylerini dolaşan CHPliler, nasıl olduysa, içi su dolu iki bakracı omuzunda taşırken gördükleri kocakarıya yardım ederler. Bakraçları kocakarının omuzundan alan CHPliler kocakarının evine kadar götürürler. Evin önünde CHP’liler sadede gelir ve propaganda maksadıyla kocakarıya, “Sularını kimler taşıdı biliyor musun anacığım” diye sorarlar. Kocakarı, “Bilmiyorum” der. “Milletvekilleri taşıdı” diyen CHP’lilere bu sefer kocakarı sorar, “Hangi partiden?” CHP’liler “Halk partisi” cevabını verin-ce kocakarı Anadolu’nun ruh kökünden neşet eden o muazzam tavrı gösterir: “Ben bu suyla abdest alacaktım, siz taşıyınca mekruh oldu” der ve iki bakracı toprağa devirir!
Bu hâdise, CHP’nin kapkara bir bulut gibi Anadolu’nun üzerine çöktüğü o zulüm günlerinde yaşanan bir vak’a değil. 20-25 yıl önce yaşanmış bir hâdise. Yeni sayılabilecek bir tarih. Trab-zonlu kocakarı, halkının geçmişte CHP’den imanından dolayı gördüğü zulmü unutmamış ve iman öfkesini hep diri tutmuş. İşte size tarih şuuru, feraset, basiret, idrak... Tüm bunların ter-kibinden de, Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in “Ahir zamanda sizi kurta-racak iman” diye buyurduğu kocakarı imanı zuhur ediyor. Allah kendisinden razı olsun, bizle-re de, Trabzon’daki annemiz gibi gerektiği yerde gereken tavrı gösterebilecek iman kuvveti versin.
Mâlûm, CHP’nin başına müstehcen kasetten ataması yapılan Kemal Kılıçdaroğlu’na “yürü” dendi o da işgal yürüyüşüne başladı. ‘İmaj maker’larının eline tutuşturduğu “Adalet” yazılı pankartla Ankara’dan İstanbul’a adalet için yürüdüğünü iddia ediyor. İddia edebilir ve bu iddiaya inanlar çıkabilir. Nihayetinde demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Kılıçdaroğlu’nun ada-let için yürüdüğüne inananlar ABD’nin ‘demokrasi ve adaleti getirmek’ adına Afganistan’ı, Irak’ı vb. ülkeleri de bombaladığına inanabilir. 2 satır önce yazdığım üzere, demokratik bir ülkede yaşıyoruz ve inanma hürriyeti anayasayla güvence altına alınmış!
Şartlar müsait olmadığından açıktan FETÖ pazarlamasını yapamayıp Kılıçdaroğlu üzerinden
‘adalet, mağduriyet’ adı altında cezaevindeki ‘muhteremleri’ kurtarma derdinde olanlar ve bu şekilde FETÖ’ye ‘vefa borcunu’ ödemek isteyenler, ne yapmak istediğinizi görüyoruz! FETÖ’nün yedirdikleriyle sadece vücudunuz değil idrakiniz de vicdanınız da yağ bağlamış… Yazdıklarınızdan, konuşmalarınızdan anlıyorum, sizler de 15 Temmuz’a ‘tiyatro’ diyorsunuz. Lâkin bunu açıktan söyleyecek cesaret sizde nerede! 15 Temmuz’da katledilen Müslüman Anadolu’nun evlatlarından bir iki satır lütfen bahsederken, 1 yıldır ‘mağduriyet’ diye diye FETÖ’cüleri cezaevinden kurtarma derdindesiniz. İşte bu sebepten Kılıçdaroğlu’nun yürüyü-şüne sarıldınız. Kahpeliğinize bir direnç olur umudundasınız. Allah umutlarınızı boşa çıkar-sın!..
Bizdenmiş gibi gözüküp de Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşünü ‘adalet yürüyüşü’ diye pazarlamaya çalışan ferasetsiz basiretsizler için bir dostum çok yerinde bir tespit yapıyor: “15 Temmuz'a ka-dar Tayyip Erdoğan'ın "FETÖ" demesini abartılı bulanlar şimdi bizi Kılıçdaroğlu'nun adalet için yürüdüğüne inandırmak istiyorlar!”
Bu taife nasıl olsa bir bedel ödemiyor. Olan Müslüman Anadolu halkına oluyor. Bunların FETÖ pazarlamasına kanıp çocuklarını terör örgütüne kaptıran aileler sıkıntıyı çekiyor. Bunlar ise, her daim yazacak bir gazete, gevezelik edecekleri bir televizyon ekranı buluyorlar. Anla-yacağınız, ekmeğindeler!
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun “nerde o dağ gibi insanlar / nasıl doğdu bu fareler” mısra-larından mülhem yazımı şu iki mısrayla nihayete erdiriyorum: “nerde o iman timsali kocakarı-lar / nasıl doğdu bu teyze adamlar”!