15 Mayıs 1948 tarihi özel olarak Filistinliler için genel olarak Araplar ve tüm Müslümanlar için istisnai bir gündür.
15 Mayıs İsrail devletinin kurulduğu ve Filistinlilerin çilesinin başladığı gündür.
2018 itibariyle6 milyona yakın Filistinli göçe zorlanarak evinden yurdundan kopmuş, vatanlarından uzak zorunlu gurbet hayatı yaşamaktadır.
İşte bu günü FilistinlilerYevmu’n-Nekbe yani felaket günü deyimiyle hatırlamaktadırlar.
“İsrail'in 1967'de Batı Şeria, Doğu Kudüs, Gazze Şeridi, Sina Yarım Adası ve Golan Tepeleri'ni işgal etmesiyle sonuçlanan 6 Gün Savaşı'nın başladığı 5 Haziran'ı da ‘Yevmu'n Nekse’ (Yenilgi Günü) adıyla anarlar. Filistinliler Nekse'yi, 1948'de İsrail'in bağımsızlığını ilan etmesi anlamında kullandıkları ‘Nekbe'nin’ (Büyük Felaket) devamı olarak görüyor.”
***
Kudüs biz Müslümanların ilk kıblesi ve üçüncü mukaddes beldemiz.
İsrail 1948 yılında Kudüs’ün batısını 1967 yılında ise doğusunu işgal etmiştir.
İsrail işgal ile yetinmemiş Kudüs’ü Yahudileştirme hedefini adım adım gerçekleştirmektedir.
Bu meyandaİsrail parlamentosu 1980 yılında Kudüs’ü başkent ilan eden bir karar aldı.
Ancak BM Güvenlik Konseyi İsrail’in Doğu Kudüs’ü işgalinin ve başkent ilan etmesinin geçersiz olduğunu içeren 478 sayılı kararı kabul etti.
***
Bu karar gereği hiçbir ülke Kudüs’ü İsrail başkenti olarak kabul etmeye yanaşmadı.
Ta ki Trump Amerikasına kadar. Trump hem seçim vaadi olarak Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan edeceğini duyurdu hem de iktidara geldiğinde bu kararını ilan etti.
Türkiye’nin dönem başkanlığı yaptığı İİT 13 Aralık 2017 tarihinde İstanbul’da toplanarak bu kararı protesto etti ve Kudüs’ü Filistin’in işgal altındaki başkenti olarak ilan etti.
Türkiye ve Yemen’in teklifiyle "Kudüs'te diplomatik misyon kurmaktan kaçınma" çağrısı yapan BM karar tasarısına 128 ‘evet’ oyuna karşı başını ABD’nin çektiği sadece 8 ülke ret oyu kullandı.
***
Ancak yaptırım gücü olmayan bu yenilgi Trump’ı kararından geri çevirmedi. Dün itibariyle de Amerika büyükelçiliği Kudüs’e resmen taşındı.
Diplomatik olarak BM kararı göz önünde bulundurulduğunda İsrail ve ABD haklı konumda değiller ve büyük yenilgi aldılar.
Ancak fiili duruma bakılırsa İsrail zaten hiçbir BM kararını uygulamadığı için haksız da olsa kazançlı görünüyor.
ABD büyükelçiliğinin açılışının Nekbe Günü’ne denk getirilmesindeki psikolojik meydan okuma bir yana, İsrail işgalini meşrulaştırma istikametinde atılan bu adımın neden bu zamana denk getirildiğinin perde arkası çok önemli.
***
Arap Baharı adı verilen devrimlerin başarısız kılınmasındaki İsrail ve batı faktörü göz önünde bulundurulursa, Mısır’daki Sisi darbesinin, Suriye’deki Esed zulmünün ve Yemen’deki petrol gücüne dayalı kirli savaşın arkasında rahatlıkta batıyı ve dolayısıyla İsrail’i rahatlıkla görebiliriz.
Bununla birlikte petrol ülkelerini söğüşleyen Trump’ın, Araplar yeşil ışık yakmadan bu hamleyi gerçekleştirmesi de düşünülemez.
ABD elçiliğinin Kudüs’e taşınması, Mısır, Suudi Arabistan, Bahreyn ve BAE’nin İran tehdidi bahanesiyle İsrail’e yaklaşması yanında çok da önemli sayılmaz.
***
Gelinen noktanın sorumluluğu Trump’tan önce ona yeşil ışık yakan Arap politikacıları ve Arapları İsrail’in kucağına iten İran politikalarıdır!
Sevindirici olan ise Türkiye’nin, anayasalarında İslam’ı yasama kaynağı kabul eden ve İslam adına politika yürüttüğünü iddia eden devletlerden daha İslami ve daha insani politika yürütüyor olmasıdır!
Bu perspektiften bakıldığında 24 Haziran seçimleri sadece Türkiye için değil bölge için de fevkalade önemlidir!