Muharrem İnce önceki akşam Fox TV’de, demokrasi-seçim ilişkisini anlatırken, tabloyu en doğal haliyle özetleyebilmek için çeşitli örnekler verdi.. “Elbette Erdoğan da gidecek” dedi.. Ve ekledi; “Nasıl Demirel gittiyse, Özal nasıl gittiyse, Erdoğan da gidecek” dedi.. Sanırım 40 yaşın üstü okurlarımızın tümü bu iki baskın siyasal figürün Türk siyasetindeki yerini hatırlayacaktır.. Peki nasıl gittiklerini?.. Demirel’in evet seçim kaybettiği çok olmuştur ama darbeler tarihi çoğunlukla Demirel’in şapkasını alıp gitmesi üzerine yazılır.. Yani Demirel sıklıkla ‘darbeciler’ tarafından devrilmiştir.. Ancak bu gidişlerin tümü ‘geri gelmek üzere’ gidişler olduğu için, belki de Demirel’in siyasi finalini yazarken, Mayıs 2000’de Cumhurbaşkanlığı görev süresini tamamlamasını dikkate almamız lazım. Yani Demirel, 7 yıllık görevini tamamladı, emekliye ayrıldı, ‘Bir Bilen’ olarak bir süre daha Güniz Sokak’ta misafir kabul ettikten sonra ebediyete intikal etti.. Yani seçim kaybederek gitmedi. Emekli oldu.. Gelelim Özal’a.. Kurduğu parti ile hiç seçim kaybetmedi Turgut Özal. ANAP öncesi Özal ya da Özal sonrası ANAP ayrıca tartışılır. Fakat Özallı ANAP, 1983’ten 1989’a her girdiği seçimi kazandı. (1991’e kadar tek başına iktidarı korudu) 1989’da Özal son girdiği yarış olan Cumhurbaşkanlığı seçimini de aldı. Öldüğü tarihe kadar da görevini sürdürdü..İlk ‘Özal nasıl gittiyse..’ sözünü duyduğumda ben de ‘Tehdit mi ediyor bu adam seçilmiş Cumhurbaşkanını?..’ diye düşündüm. Fakat sonra anladım meseleyi.. 1946’dan beri girdiği hiçbir seçimi kazanamayan CHP siyasetini korumak için sağdan iki isim sallayayım dedi, ağzından Özal ve Demirel çıktı.. Oysa bu konuya ilişkin herhangi bir örnek verilecek olsa herhalde 2002’de oyu marjinal seviyeye gelen ‘Efsane Ecevit’, en tipik örnek olacaktır.. Fakat dili varmıyor, ne yaparsın..
MESAM meselesinin üstü kapatılmasın!
Bundan bir kaç hafta önce kamuoyuna Arif Sağ-Orhan Gencebay kavgası gibi yansıtılan bir MESAM kavgasına tanık olduk hep birlikte.. Belki de bu sayede, çoğu müziksever, hiç farkına bile varmadıkları bir arka planla tanışmış oldu. Evet ortada, (radyoda, televizyonda, eğlence mekanlarında, mağazalarda, asansörlerde) çalınan şarkılar için ödenen bir para var. Ve bu para tahmin edilenin çok çok üstünde.. İşte ne zaman para büyüyor o zaman istismar başlıyor.. Yüzlerce MESAM üyesi ve yönetim kurulu üyesi 5 kişinin şikayeti üzerine inceleme başlatan Kültür Bakanlığı, müfettiş ön inceleme raporuna bağlı olarak 05 Mart’tan itibaren geçici bir yönetim atadı. Bu yönetim, dingin bir şekilde MESAM’ı kongreye götürüp görevi devredecek. Fakat öyle bir saldırıyla karşı karşıya ki, işin içine CHP’yi bile bu dönemde karıştırdılar.. CHP Genel Başkanı, MESAM’ı bir sivil toplum kuruluşu olarak değerlendirmiş, görevden alınan isimler için ise “sanatçılarımız mağdur oldu” ifadesini kullanmıştı. Keşke, CHP, aralarında MESAM üyesi de olan milletvekillerini görevlendirip, kurumda neler olup bittiğini araştırsaydı.. MESAM’da geçici görevlendirme yapılmasına neden olan müfettiş raporlarına ulaştım önceki gün.. Korkunç bir manzara.. Örneğin rapor, 109 sahte üyeden söz ediyor.. Bu isimler 2008 ve 2012 yıllarında asıl üye yapılmış. Bu isimler sayesinde seçimleri garantilemişler yani.. Dahası rapora göre sahte üye olarak iddia edilen isimler arasında, yani kriterlere uymadığı halde asıl üye olarak kaydedilmiş bir isim, bir kaç yıl önce haysiyet kurulunda görev almış, başkanlık yapmış, disiplin yargılamalarında bulunmuş, ihraç, hak mahrumiyetleri vb kararlara imza atmış.. Olayı ‘Alevi-Sünni’ meselesine getirenler oldu, güç merkezlerinin kavgası gibi sunanlar oldu, hükümet yandaşı meslek birliği tesis edilmeye çalışıldığı iddia edildi.. Hepsi palavra.. Ortada çok büyük bir kayıp var… Tek bir örnekle bu konuya virgül koyacağım.. Bir genel kurulun 500 bin lira gibi MESAM için astronomik bir rakama yapılması normal midir? Sadece bu soruya cevap bulunduğunda sorun kendiliğinden çözülmüş olacak..