FETÖ’nün medya yapılanmasında kullandığı “gazeteci-yazar” sıfatlı hainler ve gafiller bir bir tahliye oluyor. Darbe girişimini 251 şehit vererek çıplak elleriyle durduran aziz milletimiz son derece üzgün ve kızgın, haliyle. “Vatan uğruna” toprağa verdikleri kahraman evlatlarını sadece özlemiyor çünkü bu insanlar, her birinin vebalini ayrı ayrı üzerlerinde hissediyorlar.
Davaların akıbetinden, kanun hükümlerinden, cezaevinde geçirilen günlerin toplamından bağımsız ve kalıcı bir duygu bu...Bu isimlerin bu ülkeye, bu millete yaptığı kötülüğün maşeri vicdandaki karşılığıyla ilgili. Son derece kesif… Bir tür iğrenme, hor ve hakir görme, affetmeme. Zillete mahkûm etme…
Milletin vicdanında bunca aşağıya düşen kişilerin Türk milleti adına hüküm veren mahkemelerimizce salıverilmesi ve tekrar aramıza karıştırılması elbette can sıkıcı, onur kırıcı.
Sonuçta bu kişiler FETÖ’ye “bile isteye” yardım ettiler. FETÖ’nün karanlık gücüne güvenerek ülkemize ve hepimize saldırdılar. “Liberal romancı”, “solcu gazeteci”, “sağcı gazeteci-yazar”, “demokrat akademisyen” gibi afili sıfatlarla FETÖ operasyonlarına lojistik sağladılar.
Aralarında FETÖ operasyonlarını topluma hoş göstermek, manipüle etmek için çıkardığı gazetelerde yöneticilik yapan var. FETÖ’nün tezlerini haberleştiren, Meclis kürsüsüne getiren var. Bunların bazılarını yargıdan kaçırmak için milletvekili yaptı daha sonra CHP.
***
Darbede bilfiil bulunan, kardeşlerimizi katleden FETÖ’cüler yargılandı ve ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırıldı. Ölene dek, ölmeyi dileyecekleri bir delikte olacaklar. Sonrası zaten Allah’ın şaşmaz adaletidir.
Ama bir de FETÖ işgali için gönüllü zeliller ve onlara verilen cezaların sınırı meselesi var. Ve bu halin bize verdiği sıkıntı var.
İzninizle burada bir alıntı yapacağım. Uzun süre Cumhurbaşkanımızın avukatlığını yapan, Afyon milletvekili, hukukçu Ali Özkaya şöyle diyor:
“FETÖ dünyanın en sinsi, en hain terör örgütüdür. Aklı olup da aksini düşünen ya ahmaktır ya hain. Aklı olmayanın zaten sorumluluğu yoktur. Bu örgüte acıdığımız zaman acınacak hale geliriz. Ancak şunu unutmayalım. Darbe suçunu organize edip katılanlar ölesiye kadar hapiste kalacaktır. Hiçbir güç Allah’ın izni ile onları oradan çıkartamayacaktır. Yardım edenler de yardımı oranında hapiste kalacaktır. Fakat terör örgütü üyeliği ve yöneticiliği suçu 5-15 yıl arasında hapis cezasını gerektiren bir suçtur. Yani bu suçtan ceza alan kişi cezasını çektikten sonra “terör mahkumu” olarak hapisten çıkabilir. PKK/DEAŞ/DHKP-C gibi örgütler için de aynısı geçerlidir. Türkiye bir hukuk devletidir. Kanunlar makam ve sıfatı ne olursa olsun herkesi bağlar. Hukuk yanlışları kendi içinde düzeltir. Hatta yanlış yola giren hakimleri bile düzeltir. Bu nedenle FETÖ ve diğer terör örgütlerine karşı kininizi diri tutmak, bunlarla acımasızca mücadele etmek zorundayız. Üzüntüye ve ümitsizliğe yer yoktur. Biz onları tankları topları varken yendik.”
***
FETÖ’cü olmayan ama ya FETÖ’nün sağladığı imkanlardan faydalanmak için, ya FETÖ’nün şantajına boyun eğerek, ya da Erdoğan ve AK Parti nefretinden kör kütük FETÖ’ye yanaşan ve vatanını satanlar elbette saygıyı hak etmiyor.
Yaptıklarından utanç duymadıkları ve bu milletten af dileyip affedilmedikleri müddetçe de saygı görmeyecek ve insan içine çıkamayacaklardır.
Zaten -tam bir FETÖ satılmışlığıyla- af da dilemiyorlar.
Ne şimdi ne daha önce tahliye edilenler “ben yanıldım, perişanım, affedin, beni bu utançtan azledin” falan demiyorlar.
Ne FETÖ, ne 15 Temmuz kanlı işgal girişimiyle ilgili bir tek cümle kınama, lanetleme yok laf kalabalığının arasında. Yok!
Muhtemelen kibir abidesi Ahmet Altan gibileri aynı pespayeliği sürdürerek Türkiye aleyhine konuşmaya, çalışmaya da devam edecekler.
O yüzden sadece affetmemek değil, soluğumuzu da enselerinden eksik etmemek gerekiyor.