Bu soruyu sormak hakkımız. Çünkü İnce, Kılıçdaroğlu’nun hiçbir tarifine uymadığı halde aday yapıldı.
Madem CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı İnce olacaktı, neden uzun süre oyalanıldı?
Anlaşılan o ki Kılıçdaroğlu, seçim kazanmak için Muharrem İnce’yi hiç düşünmedi.
Kılıçdaroğlu’nun düşüncesi, seçimi ikinci tura bırakmak ve Erdoğan’ın karşısına, onu sandıkta yenebileceğini hesapladığı bir adayı çıkartmaktı.
Bu düşünce ile de partisinin aday göstermesini değil, bir çatı adayı ile seçime gitme kararını verdi. Çatı adayı olarak da Abdullah Gül ismi üzerinde durdu.
Bu konuda Temel Karamollaoğlu ile birlikte hareket etti.
Meral Akşener, Gül’ün çatı adaylığını kabul etmedi. Muharrem İnce de hemen tepki gösterdi, “parti dışından aday istemiyoruz” isyanını başlattı.
İnce, kendi adaylığında ısrarlıydı. Kılıçdaroğlu ile 20 Nisan’da parti genel merkezinde görüştü. Kameralar önünde “Sayın genel başkanımıza, CHP genel başkanının doğal cumhurbaşkanı adayı olması gerektiğini ilettim” dedi. Bazı gazeteler kulis bilgisi olarak, İnce’nin Kılıçdaroğlu’na “ya sen aday olacaksın, ya ben olacağım” dediğini yazdı. Hatta Muharrem İnce’nin, aday yapılmaması halinde 100 bin imza toplayarak aday olmayı düşündüğü de fısıldandı.
Kılıçdaroğlu kendisine yapılan şantajın farkındaydı. İnce’yi dışlayacak peş peşe iki hamle yaptı.
26 Nisan’da partisinin kapalı Meclis grubu toplantısında, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayını şöyle tarif etti: “Başarı hikâyesi olacak. Herkesi kucaklayacak. Ekonomi bilecek. Polemikçi olmayacak…”
30 Nisan’da da bir grup gazeteciye şunu söyledi:
“Seçilecek kişi, Türkiye’yi yönetecek. Ekonomide, eğitimde, dış politikada, demokraside, toplumsal barışta geldiğimiz nokta belli. Türkiye’nin 5 temel sorununu çözecek güçlü ve bilge bir iradeye ihtiyacımız var. Adayımızın illa CHP üyesi olma gibi bir belirlemeye ihtiyacımız yok. Bana göre partili cumhurbaşkanı olmamalı…”
İnsaf sahibi herkese şunu soruyorum:
Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu’nun tarif ettiği adaya uyuyor mu?
Dershaneciliği ve 16 yıllık muhalefet milletvekilliği dışında bir başarı hikâyesi var mı? Bir yerde bir hizmeti var mı? Belediyelerde, kamu görevinde bir idareciliği var mı? Hiçbir yöneticilik tecrübesi olmayan birisi Türkiye’nin yönetimi için aday gösterildi, bunda bir gariplik, şantaj ihtimali yok mu?
Başarı hikâyesi yok. Ekonomi bilgisi yok. Kavgacılığı, bağırıp çağırması ve laf yetiştirmesi ile ünlü biri olarak herkesi kucaklayacak en son CHP’li Muharrem İnce’dir. CHP içinde onun kadar polemikçi ve onun gibi bir demagoji ustası daha bulmak mümkün değildir. Kılıçdaroğlu, “Ekonomide, eğitimde, dış politikada, demokraside, toplumsal barışta yani Türkiye’nin 5 temel sorununda çözüm üretecek güçlü ve bilge bir iradeye ihtiyacımız var” diyor.
“Bilge irade” ile İnce’nin iradesini yan yana getirmek, bilgeliğe yapılacak en büyük zulümdür. Örneğini İnce’nin kendisi verdi. Kendisini Cumhurbaşkanı Erdoğan ile kıyaslarken “ben beş ay önce milletvekili oldum. Kıdeme göre ben çavuş olurum, Erdoğan ise onbaşı olur” dedi.
Bilgelikse al sana bilgelik…
Muharrem İnce’nin hiçbir özelliği, Kılıçdaroğlu’nun tarifine uymuyor.
Öyleyse İnce neden aday oldu? Ne oldu da CHP’nin adayı İnce oldu?
Kılıçdaroğlu’ndan bir açıklama istemek hakkımızdır. Sayın Kılıçdaroğlu; “Hiçbir tarifinize uymadığı halde Sayın İnce’yi neden aday yaptınız?” “Gel bakalım Muharrem” derken, istemeden aday yaptığınızı mı anlatmaya çalıştınız?
Ha, Kılıçdaroğlu, CHP adayının seçim kazanamayacağını anladı, “Gel bakalım Muharrem… Boyunun ölçüsünü al da gör” diye düşünmüştür, ayrı mesele. İnce artık milletvekili de olamayacağı için onu ekarte etmiş de olabilir.
İnce’nin adaylığı, CHP’de adam kıtlığının ölçüsü değildir, elbet. Bir Yılmaz Büyükerşen’e, kimse “Kılıçdaroğlu’nun tarifine uymuyor” diyemezdi.
Büyükerşen gibi bir ismin adaylığı; ana muhalefet partisinin Türkiye’yi yönetmenin öneminin, sorumluluğunun ve ciddiyetinin idraki içinde olduğunu anlatırdı.
Şimdi öyle mi?