Özgeçmişine bakıldığında, parlak bir mazisi var. En azından kağıt üzerinde…
İlk eserleri İstanbul Radyosu’nda 1960 yılında yayınlanmaya başladığında daha yedi yaşındaymış. 1965 yılında ‘Harika Çocuk Yasası’ kapsamında ailesiyle birlikte Paris Ulusal Yüksek Konservatuarına gönderilmiş. Sonrasında, yıllar içinde grafiği giderek yükselen başarılar, görevler vs…
23 Temmuz 2014’ten bu yana da Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni görevini yürütüyordu.
‘Harika çocuk’ Selman Ada, birkaç gün önce görevden alındı.
Hakkında altı farklı soruşturma dosyası var.
Harika Çocuk’un icraatları Sayıştay raporuna şöyle yansımış:
“Ada’nın bestesini yaptığı eserlerin sahnelenmesi, yine kendisinin başkanlığını yürüttüğü sanat kurulu tarafından repertuvara konulması ve genel müdürlükçe onaylanarak yürürlüğe girmesi, eserlere ödenecek ücretlerin de yine kendisinin görevlendirdiği müdür yardımcısı başkanlığında telif kurulunca belirlenmesi, etik yönetmeliğine aykırı olarak değerlendirilmiştir.”
Ada’nın Devlet Opera ve Balesi’nde (DOB) şahsına son derece ‘ayrıcalıklı’ bir dünya kurduğu öne sürülüyor. İddialar çeşitli; kendi eserlerini en yüksek telif ücreti ile sahnelemekten tutun da, lüks konaklama giderleriyle kurumu zarara uğratmaya kadar…
Kurumu uzaktan takip eden bir gazeteci olarak şunu söylemek isterim: Selman Ada, göreve geldiği günden beri basınla sağlıklı, şeffaf ilişkiler kurmaktan ziyade kapalı kapılar ardında kendi ‘ada’sına kapandı. Hiçbir zaman o adaya ‘ulaşılamadı.’
Halkın vergileriyle Paris’lerde okutulmuş Harika Çocuk ‘halka inmeye’ tenezzül etmedi. Devlet Opera ve Balesi’nin gala programlarına, temsillerine (kendi eserleri hariç) katılmadı. DOB çalışanlarının sanatsal heyecanlarına ortak olmadı. Kurumdakilerin gözünde ‘iyi bir idareci’ değildi. Sık sık müdür atadı. Onu oradan aldı buraya koydu, bunu şuradan aldı öteye yerleştirdi vs.
Besteci, piyanist, orkestra şefi ve eğitimci Selman Ada, ‘Neden hep kendi eserlerini en yüksek telif ücretiyle sahneletiyorsun’ diye soranlara ‘Benim adım Selman Ada’ üslubuyla üst perdeden had bildirdi. Narsizmin doruklarında dolaştı.
‘Üst düzey azınlık’ sevici
Selman Ada, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’ne atandığında, kurumun internet sitesinde övgü dolu cümlelerle özgeçmişini yayınlattı:
“Birinciler birincisi, Türkiye’nin aydınlık yüzü, olağanüstü orkestra şefi, kendi halkıyla opera sanatını bütünleştiren ve dünyaya açılan ilk Türk opera bestecisi. Geleneği bilgece işler, evrensele sihirbaz ustalığıyla taşır’’ vs. vs.
Ne üzücüdür ki ‘sihirbaz Selman’ın son numarası da il müdürlüklerine gönderdiği pespaye ve faşizan bir mesaj oldu. Bu sefer, yine kendini överken, (Görevden alındı ya) halkın büyük kesimini aşağılıyor: “Daha öncesinde ülkeyi üst düzey bir azınlık yönetiyordu. A ve K partisiyle yönetim cahil çoğunluğun eline geçti. Bu cahil çoğunluk mayo giyip plaja gitmez, eşiyle restoranda şarap içmez. Tiyatro kültürü olmayan, Batıyı kavrayamamış kasabalılar…’’
Brovo… Brovo Harika Çocuk! Şarabınla ve mayonla Batı’yı ne de güzel kavramışsın! Sen Selman Ada… Harika Çocuk olabilirsin, sihirbaz olabilirsin lakin (iddia ettinğin gibi) ‘kendi halkıyla opera sanatını bütünleştiren Türkiye’nin aydınlık yüzü’ olamazsın. Sen ancak, oturduğun koltuğun altından gideceğini anlayınca ‘gidereyak muhalif’liğe soyunan bencil bir küstahsın!
Paris’ten ‘şarap ve mayo’ ile döndün, ‘Cahil çoğunluğu’ aşağılayan sözlerinle de Harika Çocuk’luktan, faşizan emekliliğe terfi ettin... Bravo!