NATO, “Doğu Bloku”ndan gelecek saldırılara karşı kurulmuş bir savunma örgütüdür.
“Kars ve Ardahan benim”diyen o bloka komşu olan Türkiye de, ABD’ye ödediği “Kore rüşveti”nden sonra NATO’ya girdi.
Ancak, kısa süre sonra görüldü ki ABD, bizi SSCB’den korumak için değil, kontrolde tutmak için NATO’ya almıştı.
Nitekim, NATO çerçevesinde Türkiye’de kurulan üslerde binlerce ABD askeri konuşlandırırken, NATO merkezlerine gönderilen binlerce Türk kurmay subayın da, eğitim adı altında beyinlerini yıkadılar.
Amerika, bu yerli ve yabancı NATO’cular sayesinde Türkiye’yi daima kontrol etmiş, NATO; bizi savunan bir “zırh” değil; karıştıran bir “kepçe” olmuştur.
Yaşadığımız bütün darbe, muhtıra ve iç karışıklıklarda ciddi payı olan NATO, SSCB’nin dağılmasıyla ise tamamen ABD’nin ulusal çıkarlarına hizmet eden meşru bir silahlı örgüte dönüşmüştür.
Son görev Türkiye mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, “Ya adam gibi gidersin ya da gitmek zorunda kalırsın” diyecek kadar küstahlaşan FETÖ’cüler, acaba kime güvenerek “dış müdahale” tehditleri savurdu?
Bugün bu konuyu seçmemize sebep olan NATO tatbikatı ise “bardağı taşıran son damla” mesabesindedir.
“Türkiye’ye haddini bildirmek”için yırtınan Amerika ve Almanya, NATO’ya dönüşünü bize borçlu olan Yunanistan’ın ev sahipliğinde, “Doğudaki düşmanı ezme” tatbikatı düzenledi.
15 Temmuz’daki “kontrolden çıkan Türkiye’yi tekrar kontrol edilebilir hale getirme” teşebbüsünden sonuç alamayan NATO, son görev olarak; Türkiye’ye müdahale yetkisini kullanacak galiba!
Batı’nın, kabile devletlerini hatırlatan marjinal uygulamalarla kendini gösteren “Erdoğan öfkesi”nin asıl sebebi de budur.
“NATO’ya hayır” diyorlardı...
Ne garip bir çelişkidir ki, gençlik yıllarımızda “NATO’ya hayır” naraları atanlar şimdi birer Amerika avukatına dönüştü.
Son yıllarda“Erdoğan karşıtlığı”na kilitlenen solcu ve liberaller, Erdoğan’ın ezber bozan politikaları ile ABD ve FETÖ müttefikliği gibi gülünç noktalara savruldu.
Bakmayın birilerinin göstermelik tepkilerine. Yarım asırdır hayatımızı zindan eden ulusalcı darbecileri kim yetiştirip başımıza sardı acaba?
TSK’daki “temizlik”ten (!) sonra, alnı secdede kurmaylar diye NATO’ya gönderdiklerimiz ise bırakın darbeciyi, birer işgalci olup döndüler.
1980 darbesinden sonra “Bizim çocuklar başardı” diye övünen, 15 Temmuz hainleri için ise “Arkadaşlarımız içeri atıldı” diye dövünen Amerikalılar değil miydi?
NATO yerine PYD ve DEAŞ
Son dönemde ise artık derenin taşı ile derenin kuşunu vurma stratejisi uygulayarak, asker ve kaynak kullanmadan dünya jandarmalığı yapmanın yolunu keşfeden ABD’nin, askeri operasyonlar için NATO’ya ihtiyacı kalmadı.
Bölgemizi hallaç pamuğu gibi atarken kendi askerini mi kullandı?
Tatbikat yapar gibi, işgal etmek istediği bölgeye önce “kırmızı” terör örgütünü gönderdi, sonra da “yeşil” terör örgütü ile bölgeyi “kurtardı”(!).
Trump’ın ifadesiyle ABD için NATO, “Aidatları ödenmeyen ve işlevini kaybetmiş demode bir örgüt”e dönüştü.
Netice itibariyle hiçbir hayrını görmediğimiz ve artık uzatmaları oynayan bu “sabıkalı” kurumda kalıp kalmayacağımıza elbette devleti yönetenler karar verir.
Ama bizi koruması için girdiğimiz NATO’nun, korunmamız gereken bir örgüt olduğunu artık öğrendik.
“Vatansever Kemalist”maskeli ulusalcıdan da, “muhafazakar” maskeli FETÖ’cüden de darbeci üretebilen bu acayip “imalathane”ye, “Türk askeri” gidip “Amerikan uşağı” dönmeyecek “Millî” subaylarımız devreye girinceye kadar asker göndermeyelim.