Musul operasyonu, yakın coğrafyamızın bam teline basılması, hatta Pandora’nın Kutusu’nun açılması hamlesidir. Bu kadar kritik bir hamlede Türkiye’nin sessiz kalmasını beklemek, Türkiye’ye karşı örtülü bir operasyon gerçekleştirmektir. Bu nokta bu kadar net. Hatta belki daha da açık konuşmak gerekiyor. “Türkiye, Musul’a karışmasın” demek, Türkiye’ye açıktan operasyon yapmak anlamına gelir.
2014 yılı yaz aylarında kenti anahtar teslim DEAŞ’a veren Bağdat yönetimi, dün gece sabaha karşı başlayan Musul operasyonunda Türkiye’yi tablo dışında tutmaya çalışıyor.
Irak Başbakanı Haydar el İbadi, kendi siyasi geleceğini düşüneceğine, Türkiye’ye ve liderine haddini aşan sözler sarf ediyor. Gelip geçici bir konjonktür için, Irak Başbakanı Ankara’ya kafa tutacak gücü buluyor, ama bu süre sandığı kadar uzun erimli olmayabilir. Bu noktanın altını çizelim.
Iraklı Kürt peşmergeler ve Irak Ordusu daha düne kadar Ankara’nın eğitim ve stratejik desteğine defalarca başvurmuş odaklar olarak DEAŞ’a karşı operasyonun merkezinde bulunuyor. Bu gruplara eğitim veren ülke yani Türkiye sürecin dışında tutulacak Bağdat yönetiminin çağrısına göre. Eğer, Musul halkı savaştan kaçacak olursa, nereye yönelecek? Türkiye’ye... Bağdat, kimin devre dışı bırakılmasını istiyor? Türkiye’nin... Peki Bağdat konuşurken, asıl adresi neresidir? Bu cüreti kimden alır? Washington’dan sufle mi almaktadır?
Bütün krizlerde çözüm adresi olan bir ülkenin merkezdeki bir operasyonda devre dışı kalmasını neden isterler? Neden korkarlar? Geçmişteki bir hesabın önlerine çıkarılması mıdır asıl korkuları?
Bu yüzden mi 15 Temmuz’da kendilerine alçak taşeronlar bulup, liderine, millete, bir ülkenin bütün değerlerine saldırdılar? Ortaya kurmak istedikleri bir masanın etrafına kimin oturacağını belirlemek için mi 15 Temmuz’u tezgahladılar?
Bir sonraki hamlenin ön aşaması mıydı 15 Temmuz?
Peki demografik bir operasyon ve akabinde olabilecek bir mezhep çatışması? Bunun tek panzehiri Türkiye’nin devrede olması değil midir?
Şii aşırıcılık ve ortaya çıkarabileceği intikam senaryoları neden yok sayılıyor?
Tam da bu noktada, geçtiğimiz yıl içinde gündeme gelen bir Amerikan istihbarat raporuna atıfta bulunalım.
Ulusal İstihbarat şefi James Clapper tarafından ABD yönetimine sunulan “Dünya Tehdit Algılaması” raporunda “Sünni aşırıcılığın Şii aşırıcılıktan daha tehlikeli olarak” tanımlandığını bu satırda hatırlatalım. İslamofobinin “Sünnifobi” alt başlığının açıldığının da belgesiydi bu rapor. Belki bugünkü gelişmeleri bu detay sayesinde daha farklı okuyabilir zihnimiz.
Dün başlayan ve şimdilik ne kadar süreceği belli olmayan Musul operasyonu hangi oyunlar kurulursa kurulsun, Türkiye’nin dışında durmayacağı bir süreçtir.
Türkiye dışarıda kalmayacaktır.
Söyleyecek sözü vardır ve o sözü günün sonunda mutlaka söyleyecektir.