Mustafa Sarıgül 2019 için sahaya indi.. Şimdilik ne planladığı konusunda net bir açıklama yapmadı.. Deneyimli bir siyaset adamı olarak rasyonel bir karar verecektir diye düşünüyorum.. Misal yeniden İstanbul isteyeceğini zannetmiyorum.. Muhtemelen Şişli’ye dönecektir.. Ama nasıl?.. Zira Şişli’nin CHP’li bir belediye başkanı var zaten. Ve anlaşılan o ki genel merkez değiştirmeyi düşünmüyor.. Ardı ardına patlak veren onca skandala rağmen, kapı gibi arkasında durdular Hayri İnönü’nün.. Milletin parasının yendiği çıktı ortaya bir şey yapmadılar, terör mitingine lojistik sağladığı çıktı, tık yok. İçinde aşk, para, ihanet olan Brezilya dizileri gibi olaylar döndü Şişli’de genel merkez uyarmadı bile başkanını.. Neden şimdi 2019’da vazgeçsin ki?.. Demek başka bir hukukları var Kılıçdaroğlu ile.. Peki ya Sarıgül?.. Diş macunu tüpten çıktı bir kere. Öyle ya da böyle aday olacağını açıkladı.. Bundan sonrası biraz partisine düşüyor. CHP eğer, ‘ben seni aday göstermiyorum’ diyecekse, seçmene şunu izah etmesi gerekecek; “Bugün Şişli’ye aday yapmayacağın bir adamı 2014’te nasıl Büyükşehir adayı yaptın?.. 2014’te Büyükşehir adayı yapacak kadar güvendiğin bir adamı bugün neden Şişli’ye aday yapmıyorsun?” Ya da Sarıgül, CHP hangi adayı gösterirse göstersin, yine de aday olur.. Bağımsız olur yahut başka partiden olur.. Daha evvel oldu. Hem de soyadı Sarıgül olan bir CHP adayına karşı DSP’den aday oldu, rekor seviyede oy aldı. Vardır kafasında bir B planı..
Öğretmenler Günü
Bugün öğretmenler günü.. Çocuklarımın öğretmeni başta olmak üzere bütün öğretmenlerimizi saygıyla selamlıyorum.. ‘Çocuklarımın öğretmenleri’ dememin bir nedeni var.. Çünkü bugünkü öğretmenlere bakıp bakıp kendi gençliğimi getirdiğimde gözümün önüne, siyahla beyaz kadar fark görüyorum.. Hepimiz bu yeni dönemi, yani aslında olması gerekeni-normali, çabuk kabullendik bakıyorum.. Televizyonda izlerken, tahtaya kaldırdığı çocuğun kulağını çeken öğretmeni, ağız dolusu saydırıyoruz değil mi?.. Hiç aklınıza kendi ilkokul yıllarınız, lise yıllarınız falan geliyor mu peki?… Bilemiyorum 80’li yıllar Türkiye’si için galiba normal olan, ‘eti senin kemiği benim’ anlayışıydı.. Şimdi ise öğretmenler de veliler de çocuklar da ilişkinin sınırlarını gayet iyi biliyorlar.. Hiçbir baba emanet ettiği evlâdı, öğretmeninden dayak yemiş halde eve geldiğinde; “Sen de kim bilir ne yaptın da hakettin bu dayağı..” demiyordur.. Bizim zamanımızda ne yazık ki öyleydi.. Öğretmen dövdüyse, vardı bir sebebi… Şimdi öyle değil.. Dahası, asli görevi olan ‘öğretmek’ konusunda da bizim zamanımızda öğretmenler çok cimriydi.. Şimdi bakıyorum, hiçbir çıkarları olmadığı halde okul sonrası etütlere çocukları getirtmek için çırpınıyorlar.. Öğrencilere telefonlarını vermişler her dakika mesajlaşıyorlar.. Kabul etmek lazım ki, bugünün öğretmenleri çok iyi çocuklar.. Allah yollarını açık etsin. ‘Atansak da biz de vatan hizmeti yapsak’ diye gün sayan öğretmen adaylarına da umarım bekledikleri müjde en kısa zamanda gelir..
Yıldız Tilbe meselesi üzerine
Bazı radyo ve televizyonlarda Yıldız Tilbe çalınmadığını, programlara konuk edilmediğini yazdım önceki gün.. Önce yazım nedeniyle Yıldız Tilbe teşekkür etti.. Yazıya düşeceği bir şerh ya da izahat yoktu. Yani Yıldız Tilbe de bir ambargoyla karşı karşıya olduğunu düşünüyordu.. Doğan Grubu’na gelince.. Grubun en tesirli isimlerinden biri, Ertuğrul Özkök’le konuştum.. ‘Türkiye’nin Amy Winehouse’u’ dediği Yıldız Tilbe’ye ambargo uygulandığı iddialarını kabul etmedi.. Neden böyle bir algı oluştuğunu bilmiyor.. Ama Doğan Grubu’nun radyolarında da televizyonlarında da Yıldız Tilbe yasağı olmadığını söylüyor… 90’ların başında arabalarımıza neden siyah kurdela asmıştık?.. Sadece radyoculuğun değil, şarkıların da yasaklanmasına karşıydık da ondan…