Bizim onların üstüne gidiş biçimi ile, onların bizim üstümüze geliş biçimleri aynı mıydı? Maç başladı; adamlar 2..7..11 ve 15’inci dakikalarda, bela gibi üstümüze çöktü. Muslera olmasa, hapı yutmuştuk.
Biz bırakın atak yapmayı ya da pozisyon bulmayı, yediğimiz baskı yüzünden; kendi aramızda pas yapamaz duruma bile düşmüştük. Bizim onlara yapmamız gerekeni, onlar bizim üzerimize yapıyordu. Durum vahimdi...
Luyindama’nın yerdeyken topa koluyla temasını, başka hakem olsa aleyhimize penaltı bile çalabilirdi. VAR da atladı, iyi sıyırdık.
***
Zamanla PSG’nin baskısı yumuşasa da, bizim çaresizliğimiz sürüyordu. Seri’nin şutu dışında, etkili olduğumuz fırsat bulmakta zorlanıyorduk. İleri çıkamayınca, ne Falcao ne de Babel için beceri fırsatları oluşturamadık. Maçta PSG’nin borusu ötüyordu.
Devre sonuna doğru oluşan üst üste iki kornerli ama sonuçsuz atağımız, o ana kadar rakip ceza alanına (Adam gibi) ilk ve tek sokulma girişimiydi. Karşında PSG gibi güçlü bir takım olsa da; kendi sahanda bu kadar cılız, sönük, etkisiz oynamamalısın.
***
İkinci yarıya da kötü başladık. Muslera, Di Maria ile karşı karşıya kaldığı bir pozisyonu mucizevi bir şekilde kurtardı ama, iki dakika sonra golü yedik. Üst üste patlak veren savunma hataları, kaçınılmaz sonu getirdi.
1-0 geriye düşünce, can havliyle hareketlendik. Hatta F alcao ile gole de yaklaştık, olmadı. Kaleciyi de aşan top, çizgi üstünden sayılabilicek yakın bir mesafeden uzaklaştırıldı. PSG’nin 1-0’lık sonuca yaslanması sayesinde, G.Saray etkili ollma fırsatları yakalasa da; Fransız takımının tecrübesini aşamadı. İlk yarıyı ikram etmeseydi, bu kadar basit teslim olmazdı.