Münbiç konusunda sonunda ABD ile uzlaşmaya varıldı. Varılan uzlaşma, üç aşamalı bir yol haritası olarak açıklandı. Buna göre önce PKK-PYD YPG Münbiç’ten çekilecek, ardından yerlerinden edilmişler Münbiç’e geri gelecek, son aşamada da Münbiç’te yaşayanlar kendi yerel, idari ve güvenlik yönetimlerini oluşturacaklar.
Bir yıldır Türkiye, ABD’ye bunu öneriyordu. Üstelik Türkiye Suriye’de tüm terör örgütleri nedeniyle evini terk edenlerin geri dönmelerini sağlayacak işbirliğine işaret ediyordu. ABD’nin ikna olması epeyce zaman aldı, ama neyse ki sonunda ortak bir noktaya varılabildi.
ABD ile Türkiye arasında varılan uzlaşı, iki önemli anlam içeriyor. Birincisi, yol haritasının tarihe bağlanmış olmasıyla ilgili. Her bir aşamanın ne zaman gerçekleşeceği kağıt üzerinde belli. Dolayısıyla tarafların birbirlerine verdiği sözlerden ibaret bir anlaşma yapılmamış. Somut, denetlenebilir ve sonuçları doğrudan test edilebilir bir uzlaşı söz konusu. Ayrıca, her bir aşamada Türkiye ile ABD alanda birlikte çalışacaklar.
Anlaşmaya varılmış bu ve benzeri tüm konular, iki ülkenin askeri ve sivil personelinin Suriye topraklarında birlikte görüneceği anlamına geliyor.
Politika değişiminin göstergesi
İkinci önemli nokta ise ABD’nin Münbiç’teki askeri üssü ile ilgili. Bu üs, ABD’nin YPG’ye askeri yardım ve desteklerini doğrudan yaptığı yer olarak biliniyor. İki ülkenin uzlaşmaya varması ABD’nin PKK-PYD’ye olan tüm desteğini bir anda keseceği anlamına gelmemekle birlikte, bunun Münbiç’ten yapılmasına artık son verileceği anlaşılıyor.
ABD’nin kararı, Türkiye sınırında Türkiye’ye düşmanlık yapan örgütleri desteklemekten vazgeçildiğini ima ediyor. Bu tutum, iki ülke arasındaki en temel anlaşmazlık konusuydu ve ittifak ilişkisini tehlikeye sokan bir içeriği vardı. Görünen o ki, atılan bu adımla ABD müttefiki Türkiye’ye geri dönüyor.
İkili ilişkilerde yeni bir sayfa açılmaya çalışıldığı açık. Bu çerçevede Türkiye sınırına yakın bölgelerde radikal dini terör örgütlerini Türkiye, silahlı Kürt örgütlerini de ABD kontrol altına alıp konuşlanmalarına engel olacak.
Söz konusu işbirliği, aslında bir tür model olarak uygulanıyor gibi. Küçük ama önemli bir yerde yapılacak bu uygulamanın başarılı olması halinde, çemberin genişletilmesi mümkün. Ancak kabul etmek gerekir ki, işbirliği çemberinin genişletilmesi, doğrudan Suriye’nin geleceği ile ilgili tasarıma karşılık geliyor.
İşbirliklerinin genişletilmesi
Suriye’nin geleceğiyle ilgili tasarım, öncelikle Rusya ile ABD’nin anlaşmasına bağlı. Gelişmeler gösteriyor ki, ABD ve Rusya öncelikle devlet dışı aktörlerin denetim altına alınmasında hem fikir olmuşlar. Ardından Suriye’nin ABD ve Rusya etki alanlarına bölünmüş ve adı konmamış bir tür federasyon şeklinde Esad rejimiyle devamında da anlaşmış gibiler.
Bu çerçevede Rusya ile ABD’nin İran’ın Suriye’deki varlığı konusunda uzlaşmaya vardıkları da söylenebilir. İsrail ile Rusya, bu konuda anlaşmaya vardılar. İran’a bağlı askeri yapılar, Suriye’nin güneyinden yani İsrail sınırından ve tabi ki Golan’dan 70 km içeriye çekilecekler. Onlardan boşalan yerin Rejim tarafından doldurulmasına da İsrail itiraz etmiyor.
ABD ile Türkiye’nin, Rusya ile de İsrail’in sınırlarının güvenliği açısından anlaşmaya varmış olmaları, Suriye’nin geleceği konusunda da uzlaştıklarını ima ediyor. İran etkisi azaltılmış Esad, doğrudan Rusya’ya bağlı olacak; Esad’ın ukdesine verilmeyen halklar da ABD gözetiminde kalacak.